Aman dikkat!

Yazarımız Zeynur Pehlivan, gündeme yönelik olarak “Aman dikkat!” adlı yazısı ile karşınızda…

Aman dikkat!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Yıl 1991…

Ankara’ya yerleşmiştim ve Gazi Tıp Spor Kulübünde oynuyordum. Hentbol, en güzel yıllarını yaşıyordu. Ancak etrafımızda, coğrafyamızda olanlar bu kadar güzel değildi. Hemen yanı başımızda bir Körfez Savaşı vardı ve biz bu savaşı ekranlardan canlı canlı izliyorduk.

Atılan füzeleri, isabet edilen yerleri, yıkılan, harap olan binaları, tam teçhizatlı Amerikan araç ve askerlerinin Irak sokaklarında gezinişinden Saddam’ın heykelinin yıkılışına kadar…

Herşeyi… Bir savaşın nasıl olduğunu, bir ülkenin nasıl yok olduğunu içimiz burkularak izliyorduk.

İşte o günlerde Ankara’da, kulaktan kulağa “Irak, Türkiye’nin başkentini bombalayacak” diye bir söylenti dolaşmaya başlamıştı. Hedefin de Çankaya olduğu bildiriliyordu. 

Benim antrenörüm Mahire Sevim, eşimin antrenörü ise Yaşar Sevim’di ve Yaşar Sevim o günlerde, geçirdiği kalp krizi nedeniyle hastanede, benim eşim Zeki’de o günlerde milli takım kampındaydı. Yabancı oyuncu Romen Corina, Kaya, Bedriye, eski Deneme Lisesi Beden Eğitimi Dersi Öğretmenlerinden Bedia Hoca ve ben, takım kaptanımız olan Fatma Atilla’nın Bahçelievler’de ki evinde toplanmış, ne olacağını endişeli bir şekilde beklemeye başlamıştık. 

Ancak akşam saatlerinde söylentiler öyle ciddi boyutlar almıştı ki, İzmir’li takım arkadaşımız Bedriye’yi erkek arkadaşı Metin gelip almış ve İzmir’e dönmüştü. Konuştuğumuz diğer takım arkadaşlarımızın bazılarının da, Haymana Bölgesi daha güvenli diye Haymana’ya gittiklerini duyuyorduk. 

Bizler bu hareketlilikten, arkadaşlarımızın sevgilileri veya eşleri ile birlikte Ankara’dan uzaklaştıklarını gördükten sonra daha çok endişelenmeye başlamıştık. Yanımızda güç alacak bir erkekte yoktu. Aramızdaki en rahat kişi Corina’ydı. Bizim durumumuza bakıp bakıp gülüyor, dalga geçiyor, hiçbir şeyi önemsemiyordu. Zaten bir süre sonra da gidip uyumuştu.

Ancak bizim heyecanımız ve endişemiz her dakika daha çok  artıyordu. Gece olmuştu ve biz, ekranlarda gördüğümüz o savaş sahnelerinin kendi ülkemizde olmasından korkuyorduk. Bizi biraz rahatlatsın, bize biraz moral versin diye kamptaki Zeki’yi aramıştık. Zeki de, Corina gibiydi. “Oraya gelsem  ne yapabilirim ki Zeynur! Atılan füzeyi ben mi tutacağım! Gidin yatın lütfen!” demişti. “Erkek işte ne olacak!” demiştik ama yine rahatlamamıştık.  Hatta bizi anlamadığı için daha çok sinirlenmiştik.

“Bu işin doğrusunu nereden öğrenebiliriz?” diye kara kara düşünürken, gazeteleri aramak aklımıza gelmişti ve sırayla birçok gazeteyi “Saddam’ın Çankaya’yı vuracağını duyduk. Doğru mu acaba?” diye aramıştık. 

Onlarda aynı Zeki ve Corina gibiydi. Hatta daha da fenaydılar. Söyledikleri her sözde bir alay vardı. “Allah verede ıskalamasalar hanımefendi!” diyen de, “Umarız iyi nişancılardır. Umarız hedefi şaşırmazlar!” diyende vardı.

Kimseden umduğumuz cevabı alamayınca da, herkes gidip uyumuştu. Bizde bizim bu kadınca korkularımızı ve onların esprili yaklaşımlarını senelerce konuşmuştuk.

Yıl 2016..

Dün, Eskişehir’den gelen voleybolcu yeğenimi görmek için Selim Sırrı Tarcan Spor Salonuna gittim. Emek’te ki evimden çıktım. Bahçelievler’den geçip, Tandoğan’a doğru yöneldim. Sağa dönüp Ankara Garını geçince salona ulaştım.

Dönüşte, hastaneler yokuşundaki trafiği görünce, evime Kızılay tarafından dönmek istedim. Trafik kontrolünden geçtikten sonra, sağ tarafta, Güvenpark tarafında toplanmış insanlar, kameralar; sağ tarafta ise güvenlik güçlerinin ve beyaz brandalarla çevrilmiş olan Ankara’nın en işlek caddesinden, Kızılay’dan geçtim. Direksiyonu Bakanlıklar’dan sağa kırıp Bahçelievler tarafına yöneldim ve evime geldim. Evimin park yerine gelip, arabadan tam inecekken, bir an durdum ve “Ben nerelerden geçtim böyle! Geçtiğim yol üzerinde ne acılar yaşanmış öyle!” diye düşündüm.

Bahçelievler, Tandoğan, Ankara Garı, Kızılay, Bakanlıklar, Merasim sokak…

Korktum, ürktüm, üzüldüm. “Aman Allah’ım! Aman Allah’ım! Üzerinden geçtiğim her noktada, her yolda bir katliam, bir bomba patlamış.” dedim ve bir süre öylece kaldım. Arabadan çıkamadım.

Bu zamanda, bu coğrafyada, Ankara’da yaşamak öyle zor ki! İnsanların evlerinden çıkmamasını, annelerin, babaların çocuklarını yanlarından ayırmamasını öyle o kadar iyi anlıyorum ki! Ama yaşıyoruz ve yaşayacağız. Okuyacağız, yazacağız, gezeceğiz. Dışarı çıkacağız.  Ölüm de, katliam da, bomba da olsa, hayat dışarıda.. Sokakta, parkta, sergide, sinemada, sporda, sanatta…

Bugünler gerçekten zor ve acı günler. Öyle ekranlarda gördüklerimize ve hissettiklerimize hiç benzemiyor. Bugünlerde çalışmak, sevmek, okumak, sanat, spor yapmak, çocuk büyütmek öyle zor ki! 

Aman dikkat! Aman dikkat! İnsanların içi ağlarken, herkes bir sevdiğini, bir yakınını kaybederken, yaşamak bu kadar zorken, söyleyeceğimiz bir kötü söz, yazacağımız bir kötü yazı, yapacağımız bir anlamsız hareket, fazlasıyla acı çeken insanların insan olmaktan çıkmasına yeter de artar bile.

Aman dikkat! Herkes birbirini uyarsın, herkes birbirini zorlasın. Artık güzel şeyler görmek, güzel şeyler işitmek, hissetmek istiyoruz. Herkes üzerine düşen görevi yapsın. Büyükler, anneler, babalar, öğretmenler, antrenörler, yöneticiler! Herkes.

Bizler de, hentbol camiası olarak, kendi üzerimize düşeni yapalım. Yapılan yanlışlarda, “Dur bakalım! Sen ne yapıyorsun!” diyelim. Maçlarda kavga eden takım oyuncularına, benim ya da senin sporcun demeden, “Bunun sırası mı şimdi?” diyelim. İnsanların salonlardan çıkarken, “Lanet olsun. İnsanlar ölüyor. Şunların yaptıklarına bakın!” diyerek değil, mutlu bir şekilde ayrılmalarını sağlayalım. Kimse gelmiyor, kimse görmüyor diye saçma sapan şeyler yapmayı bırakalım da, az da olsa gelen seyircilere güzel maçlar seyrettirmeye, güzel anlar yaşatmaya çalışalım. 

Bugünlerde, sporun birleştirici gücünü hatırlatmaya; sporun güzelliklerini daha fazla ön plana çıkarmaya; daha fazla sevgi, daha fazla saygı göstermeye, daha fazla sporcu, daha fazla insan gibi davranmaya özen gösterelim. 

Aman dikkat! Ne olur dikkat! Maçların sonuçları değil artık önemli olan..  Önemli olan hayatta kalmak, önemli olan,  insan olduğumuzu hatırlamak ve hatırlatmak.




Bakmadan Geçme