“Savunmayla gelen şampiyonluk”

Hentbolhaber.Net yazarı Zeynur Pehlivan, EHF EURO 2016’da Alman Panzerlerinin zaferini ele aldı.

“Savunmayla gelen şampiyonluk”
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Erkekler Hentbol Avrupa Şampiyonası sona erdi. Mağlubiyetleri,  galibiyetleri, sürprizleri, erken veda edenleri, hayal kırıklıklarını gördük, yeni isimleri izledik. Bunların hepsi bir turnuvada görebileceğimiz şeyler.  Ama biz, başka bir şey daha gördük!  Bir final, bir aksiyon filmi mi izledik, yoksa bir ders mi aldık? Nasıl bir finaldi Almanya-İspanya maçı, hala inanamıyorum.

Ekranda veya radyoda Halit Kıvanç, futbolu anlatırken, hikayeyi öyle güzel sözler, öyle güzel cümlelerle anlatır ki, her programı izlemeye, her hikayeyi dinlemeye doyamam. Çünkü Halit Kıvanç, bizlere topun ağlarla buluştuğu anı değil, topun ağlarla buluşmadan veya buluştuktan sonraki duyguları, yaşananları anlatıyor. Çünkü o golleri sanki kendisi atmış ve yaşamış gibi anlatıyor. Çünkü Halit Kıvanç için futbol, tam bir aşk.. Aşkı ona ne hissettiriyorsa, aşkı ona ne gösteriyorsa onu anlatıyor. 

Ona, bir erkeğin sevdiği bir kadına söylemediği kadar güzel sözler söylüyor.

Ona, anne-babanın bir evladına sahip çıktığı gibi sahip çıkıyor.

Ona, bir ressamın eserinin her noktasına dokunduğu gibi dokunuyor.

Ve ona, bir doktor gibi hayat veriyor.

Görüntüsüyle, sesiyle, yazdıklarıyla..

Çünkü Halit Kıvanç için futbol, bir aşk’tır. 

Almanya-İspanya Avrupa Şampiyonası finalinde aynı şeyi ben de hissettim. Ben bu sporu her gün biraz daha çok seviyorum. Çünkü hentbol, kendisini her gün biraz daha fazla sevdiriyor bizlere.

Almanya şampiyon oldu ve biz hep Almanya’yı konuştuk ama beni etkileyen hentbolun o muhteşem güzelliğidir. 

Hepimiz farklıyız. Bazılarımız belgesel, bazılarımız müzik, bazılarımız aksiyon filmi sever değil mi? İşte ben bunların hepsini hentbolda buluyorum. Herkes atılan gollere, istatistiklere bakıyor ya! Beni onlar hiç ilgilendirmiyor, onlar antrenörlerin, takımların işi. 

Ben hentbolcuyum ve ben bana hentbolu sevdiren olaylara bakıyorum.

Ben mücadeleyi seviyorum, öyle araya file koymadan, vücudu yağlamadan verilen mücadeleyi, 

Ben hızlı oyunu seviyorum, öyle her an durdurulmadan, kesilmeden oynanan oyunu, 

Ben bir iki gol değil, çok gollu oyunu,

İçinde koşma, atlama, atmaların olduğu, bunların hepsinin müthiş bir hızla uygulanışını ve müthiş bir golle buluştuğu oyunu seviyorum. 

İşte hentbol böyle bir spor dalı.. Temposu, mücadelesi, golleri ile 7/24 devam eden bir spor dalı..

Finaldeki Almanya, işte böyle bir Almanya’ydı. Gollerin güzelliğini, estetikliğini veya zorluğunu boş verin şimdi.. Çünkü bunlar hücumda olan şeyler.. Ama Almanya hücumla kazanmadı bu maçı..

Takımın başındaki mühendis bir İzlanda’lı ama, ortaya çıkardığı eser tam bir Alman yapımı. Güvenilir, sağlam, güçlü.. Her türlü zor şartlarda, her türlü hava koşulunda, yolda kalmayan bir eser. Yolda çıktıkları otomobilin sağ, sol tekerleği olmamasına, farların bazıları yanmamasına, yola bu şekilde çıkıp yolda bile bazı aksilikler yaşanmasına rağmen, güçlü yol arkadaşları ve usta bir şoförle zirveye ulaşıldı. 

Hem de nasıl ulaşmak! Düz ovalar, çok şeritli otobanlar değil! 15 gün boyunca, dik yamaçlar, keskin virajlar, geçit vermeyen dağlar aşılarak ulaşıldı.

Almanya işte bu şekilde kazandı kupayı. Birçok as oyuncusu olmadan Avrupa Şampiyonasına katıldı. Müsabakalar devam ederken sakatlar kervanına bir iki oyuncu daha katıldı. Ama Almanya sanki her eksikte, her aksilikte biraz daha çoğaldı,  biraz daha güçlendi ve çok daha fena oynamaya başladı. Son gün oynadığı oyun hiç birine benzemiyordu. 

Finalde yendiği takım ise, tam kadrolu ve çok tecrübeli İspanya’ydı. 

Ama Almanya öyle mi?  Almanya hem bitik, hem çok eksik, hem çok tecrübesiz. İşte bu nedenlerle Almanya büyük bir iş başardı. Herkes  Almanya’yı hatırlayacak, herkes bu ülkeyi konuşacak ama bizler, yani hentbolcular, Almanların o muhteşem savunmasını unutmayacağız. 

Hatırlarsanız, müsabaka esnasında gördüğüm savunmaya inanamamış ve, “Bu nasıl bir savunma! Berlin Duvarı yıkılmamış mıydı?” dedim. Sahada gördüğüm savunma duvarını sanki tam olarak bu cümleyle anlatabilecektim. Aşılamayan, geçilemeyen bir duvar.

Almanya’da bir çok isim ilk defa bu kadar çok zaman alıyor, ilk defa bu kadar önemli maçlarda  sahada yer alıyordu. Ama o tecrübesiz ve ilk defa bu kadar büyük bir turnuvada birlikte oynama şansı bulan oyuncular öyle bir oyun sergilediler ki, inanılır gibi değildi. Almanya takımındaki tüm savunma oyuncularının performansı mükemmeldi ama ortadaki dört savunma oyuncusunun; ne karşısındaki hep en doğruyu yapan Entrrerios’u;  ne sarsak, dağınık ama bir o kadar da çabuk olan Alex’i; ne de pivottaki Aginagalde’yi önemseyen bir halleri vardı. Bildikleri tek şey, iki metrelik boylarına, iki dakika cezası alacaklarına aldırmadan sert savunma yapmaya devam ederek, bitmek tükenmek bilmeden, kupayı ellerine alasıya kadar verdikleri mücadeleydi. 

Pivot oyuncusunu birbirlerine devredilişleri, oyunu anında kesmeleri, İspanya’yı sürekli pas hatası yapmaya yönlendirmeleri ve sonrasında hızlı hücumlarla Arpad’ı avlamaları inanılır gibi değildi. Gözlerimize inanamıyorduk. İspanya takımında en iyi savunma oyuncularından biri olan Viran Morros vardı ama kimse onu görmüyordu. 

Çünkü karşı taraftaki duvar çok daha güçlüydü. 

Çünkü Almanya, İspanya’ya ilk yarıda sadece 6 gol attırıyordu. Bu skor bırakın hentbolda, Bundesliga’da  bile görünmez. Futbolda Lewandowski bile 9 dakikada 5 gol atarken, hentbolda koca İspanya 30 dakikada sadece 6 gol atıyor! Almanya’da gülerler insanlar buna.

Ama İspanya’yı darmadağın eden, sadece Berlin Hentbol Duvarı değil, duvarı geçip arkaya geçmeyi başaran İspanyolları eli boş gönderen bir isim daha vardı. Kaledeki Andreas Wolff bazılarının dediği gibi bir uzaylı, bazılarının dediğine göre bir Süpermen’di. Öyle inanılmaz kurtarışlar yaptı ki, öyle güzel paslar verdi, takımı öyle bir ateşledi ki, hem maçın, hem turnuvanın kahramanı oldu. Hem final maçının skorunu çok düşük tuttu, hem de utanmadan, karşı kalede de iyi işler yapan Arpad Sterbik’i kimseye fark ettirmedi.

Dünkü Almanya savunmasını gördükten sonra “Bir maçı kazandıran savunmadır” gibi klişe sözler anlamını yitirdi benim için.”Bir maçı kazandıran dünkü Almanya’nın yaptığı gibi savunmadır” As oyuncular olmadan, eksik kalmaya, ceza almaya, genç olmaya, tecrübesiz olmaya rağmen yapılan bu muhteşem savunmadır. 

Bu maç için sizlere sayfalar dolusu şeyler yazabilirim. Çünkü farkındaysanız sadece, bir iki isim verdim. Ne İspanya’yı, ne Almanya’yı tam olarak anlattım. Sadece Almanya’nın  savunmasını anlatmaya çalıştım. Erkekler Avrupa Hentbol Şampiyonunun adı Almanya’dır ama Hentbolun şampiyonu Almanya’nın savunmasıdır. 

Tüm takımlara karşı sonuna kadar gösterdiği direnç, yaptığı mükemmel savunma ile Almanya’ya ve tabii ki sahadaki hentbola hayran kaldım. Bu genç kadronun bir sonraki Dünya, Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonalarını sabırsızlıkla bekliyorum. Bugün bunları yapan, yarın neler yapacak, çok merak ediyorum.

Hep söylüyorum. Hentbol çok güzel bir spor ve her geçen gün daha da mükemmelleşiyor. 

Halit Kıvanç’ın kulakları çınlasın.  Kendisinin sözlerini çalmak istemem ama, bir hentbolcu içinde “Hentbol bir aşktır” 

Sizlere de çok teşekkürler Sports Tv, Cem Can Cebeli, Müfit Ural..

Bütün bunları sizin sayenizde yazabiliyorum. Çünkü bu heyecanı bizlere sizler yaşattığınız, sizler hissettirdiniz. 




Bakmadan Geçme