İlk yarı Bundesliga, İkinci yarı Süper Lig

Hentbol A Milli Erkek Takımımız Hollanda karşısında galibiyeti hediye ederken, Görkem Erim, maçın hikayesini kaleme aldı.

CEMAL GÖRKEM ERİM / HENTBOLHABER.NET – Yazıya başlarken biraz kendi duygularımdan bahsetmek istiyorum. Ben, Cemal Görkem Erim, basın sektöründe oldukça yeniyim ve televizyondan, tribünden izlediğim insanlarla diyalog/ilişki kurmaya henüz yeni alışmış birisi olarak; sahadaki takımı izlerken ülkemi temsil eden, bayrağı taşıyan sporcuların bazılarının arkadaşım olması hissine yeni vakıf oldum. Tuttuğu takımı izleyen bir sporseverden ziyade sahada her gün sohbet ettiğin insanları görmek; bunun heyecanını tarif etmek gerçekten güç. Maça 5-0'lık seriyle başladığımızda, skor 6-2 iken Erlingur Richardsson'a molayı aldırdığımızda yaşadığım gururu tarif edemem. Ben tek çocuğum, o kadar geniş bir ailem de yok ama galiba ailemden birileri sahaya çıksa aşağı yukarı böyle hissederdim. Yediğimiz ilk iki golde Yunus'un kıl payı topu kaçırmasına, Görkem hızlı hücumda ileri fırladığında kendisine atılan pasın elinden kaçmasına neredeyse onlar kadar hayıflandım. Tıpkı maçın bitiminde onlar kadar hissettiğim hüzün gibi.

04-11-2020: Handbal: Nederland v Turkije: Almere
EK Kwalificatie

 
Maçtan önce Hollanda'nın(çok ciddi iki eksiği olmasına rağmen) bizi ciddi anlamda zorlayacağını düşünüyordum. Çünkü Euro 2020'deki Letonya galibiyetlerindeki takım uyumu ve rollerin dağılımı oldukça yerindeydi bize karşı forma giymeyen Luc Steins’ın bu takım ahenginde payı oldukça büyüktü. Onun yokluğu bize bir avantaj sağlayacaktı tabi ki ama hem bizim takımı uzun süredir beraber izlemediğimden hem de sonuçta büyük turnuvaya katılmış bir takım olmasından dolayı Hollanda'yı yarım adım önde görüyordum.
 
AMMA SAÇMALAMIŞIM
 
İlk yarıdaki oyun bana aynen bunu dedirtti. Sahada harika bir takım vardı. Bazı milli takımlar liglerinin seviyesinin üstünde performans gösterir. Hırvatistan, İspanya, Danimarka, İsveç gibi… Biz de ligimizin çok üstünde bir performansla başladık ilk yarı. Duvar gibi savunma yapıyorduk. 18. dakikada sadece 5 gol yemiştik. Hücumda Doruk'a ekstra önlemler almışlardı ama Doruk 'Ben bu takımın en iyisiyim' zihniyetinden tamamen uzak, üstüne savunmanın geldiğini gördüğünde topu hemen ters taraftaki Can'a gönderiyor ve Can harika tamamlıyordu. Can repertuarında ne varsa gösterdi ilk yarıda. Hatta havada asılı kalıp tam yere inerken attığı gol bana kalırsa bütün hentbolseverleri memnun etmiştir. Fakat bu iyi dakikalarımızda bile hücumda biraz sınırlı bir görüntü sergiliyorduk. İlk yarıda sağ kanat Görkem Biçer'e hiç top inmedi. Sol kanat Alp Eren Pektaş akan oyunda sadece bir top kullandı. Skora yansımıyordu bu fakat hücumları yedi kişilik savunmaya karşı dört kişi yapıyor gibiydik. 18. dakikada skor 11-5 lehimize iken 21. dakikaya girildiğinde Kay Smits 9 metreden rahatlıkla tek ayak sıçrayıp skoru 11-7'ye getiren golü attığında, Smits'in o rahat şutu bulması savunmada da belli alarmların çaldığını gösteriyordu. Belki orada bir mola takımın nefeslenmesine yardımcı olabilirdi. Aynı zamanda rakibe 'Ben 4 farkla öndeysem bende bir şeyler ters gidiyordur' mesajını vermek için güzel bir zamandı. İlker Hoca yaklaşık iki dakika sonra skor 12-8'ken molayı aldığında 21. dakikaya nazaran fazla zarar görmemiştik tabi ki ama uzun bir Covid-19 karantinasından çıkan Can ve topu her aldığında en az iki oyuncuyla baskı yiyen Doruk'un tabiri caizse bataryalarının oldukça düştüğü her hallerinden belli oluyordu. Devre sonuna yakın Doruk'un yaptığı top kayıpları, Can'ın hücumda yorgunluk belirtisi olarak gözükebilecek yaptığı faul rotasyon kullanılması gerektiğinin açık göstergeleriydi. Devre bitimi de biraz imdada yetişir gibi oldu açıkçası.


 
ŞENTÜRK'ÜN ISRARI
 
İlker Hoca devre arasının oyuncularına (normal olarak) iyi geldiğini düşünmüş olacak ki ikinci yarıya başlarken de aynı hücum ve savunma yedilerini kullandı. Fakat ilk yarıda önden alarmı verilen olaylar ikinci yarıda gerçekleşti. Oyun kurucuların şut kullanmakta veya topu pivota indirmekteki ısrarları üstüne, haliyle rakip de bunlara önlem alınca, yediğimiz hızlı hücumlarla skoru dengeye getirdi turuncular. Savunmadaki enerji düşüklüğü ise ikinci yarıdaki çöküşün asıl sebebi oldu. Spor Toto'daki Covid-19 karantinasından dolayı hatırı sayılı bir süreyi antrenmansız geçiren Can, Alp Eren ve Halil İbrahim'in yorgunlukları baş göstermeye başladı. Alp Eren fiziğine rağmen sahip olduğu çeviklikle belki savunmada alternatifi yok gibi duruyordu fakat hücumda Samet pek tabi tercih edilebilirdi. Bir süre sonra Can'ın yerine, Beykoz'da fena sezon geçirmeyen Cemal oyuna dahil oldu ve hücumda merkezde Baran süre almaya başladı. Fakat ihtiyaç duyulan bu değişikliklerin gecikmesi takımın ritmini de bir hayli bozdu. Savunmadaki enerji ve direncin düşmesiyle hücumda oyun kurucular daha telaşlı tercihler yapmaya başladılar. Buna en net örneklerden birisi, Cemal'in(topu ağlara göndermeyi başarsa da) 52. dakikanın bitiminin hemen ardından, Doruk'tan topu alır almaz savunmada gördüğü boşluğun içine gözü karartıp koşması gösterilebilir. O pozisyonda golü attığını tekrardan belirtmekle birlikte, bir kişi eksik rakibin sağ kanatta bomboş bıraktığı Görkem'e topu aktarması, golle birlikte pek çok faydayı bize getirebilirdi. O pozisyonda top kendisine gelir gelmez Görkem'i görse hem savunmadaki Jeffrey Boomhouwer 3 adım daha fazla koşmak zorunda kalacak, hem de o dakikaya kadar oyuna girememiş Görkem'i oyuna dahil edip rakip için önlem alınacak ekstra bir oyuncu daha ortaya çıkmış olacaktı. O pasla birlikte rakibin, Cemal'in oyun farkındalığını hissedip onu savunurken kanada top inebilir seçeneğini aklında bulundurmak zorunda olması da rakibi ekstra yoracaktı elbette. İlk yarıda akan oyunda hiç şut kullanamayan Görkem, ikinci yarıda da sadece Doruk'un ters taraftan direkt gönderdiği pasla şut pozisyonu buldu ve o şut da uzak çataldan döndü. Maç sonunu, sonuçtan da anlaşılacağı üzere hiç iyi oynayamadık. Hollanda'nın kullandığı son serbest atışta kaleci Coşkun tabi ki daha dikkatli olabilirdi fakat maçın o noktaya gelmesi asıl irdelenmesi gereken konu.
 
SİLAHLARI VERİMLİ KULLANAMADIK
 
Türkiye Erkek A milli hentbol takımı kadrosunu, dünya üzerinde hentbolu sıkı takip eden kime gösterseniz Doruk'un en büyük skor opsiyonu olduğunu net bir şekilde görür. Hollanda milli takımı da bunu gördü ve maçın başından sonuna kadar Doruk topu her aldığında onu yakın karşıladılar ve şuta rahat sıçramasına izin vermediler. İlk yarıda Can'ın skorer oyunuyla bu önlemi bertaraf edebildik fakat kanatları kullanmayışımız ve Doruk'a konforlu şut attırma konusunda takımca bir ısrarda bulunmamamız onu da standart ritminin dışına çıkardı.
 
Bir diğer önemli hücum opsiyonlarımızdan sağ kanat Görkem Biçer'in tüm maç boyunca saha içinde sadece bir şut kullanmış olması ise şimdiye kadar bahsettiğimiz hücum ritmsizliğimizin net göstergelerinden birisi. Üstüne, Hollanda'nın toplamda beş kez iki dakika cezası aldığını, dolayısıyla 60 dakikanın 10 dakikasını bir kişi eksik oynadıklarını düşünürsek, bu durumdan hayıflanmamak elde değil.
 
TECRÜBE BÖYLE KAZANILIYOR
 
Bugünkü mağlubiyetin elbette sorumluları vardır, analiz edilir, topa da tutulur ama topa tutmanın şimdiye kadar bir faydası olmadığını yıllar boyu tecrübe ediyoruz zaten. İşler 60 dakikalık maçın içinde elbette her daim yolunda gitmez. Yolunda gitmediği zamanlarda sorumluluk alıp doğru kararı vermek, Türk hentbolu olarak henüz bulunmadığımız bir seviye. Fakat bu takım o seviyeye doğru adım atacağının sinyallerini veriyor. Grupta şansımız tabi ki devam ediyor, fakat bundan sonraki maçlarda istediğimiz sonuçları almak için; ilk yarıdaki ortalama Bundesliga performansını, ikinci yarıdaki ortalama Süper Lig performansına nazaran 60 dakikaya daha fazla yaymamız lazım.

Bakmadan Geçme