Yine Fransa Yine Fransa
Eurosport TR – Tivibuspor Spikeri, Dünya Hentbolunu yakından takip eden Ozan Can Sülüm, 25.Erkekler Dünya Şampiyonasını ve Fransa’nın şampiyonluğunu kaleme aldı.
Fransa Erkekler Milli Hentbol Takımı evindeki dünya şampiyonası öncesinde belki de son 10 yıldaki en büyük değişimini yaşamıştı. Tüm bu başarılar 'Uzmanlar' olarak adlandırılan jenerasyonun sayesindeydi evet, ancak antrenör Claude Onesta’ya tapan bir jenerasyondu onlar. Onesta Rio’dan sonra takımı tamamen Dinart ve Gille’e bırakıp tribüne çıktı. Tabii ki takımda oluşu, onun oyun karakterini bilen iki büyük efsanenin takımı yönetiyor oluşu ve yalnızca bençte değil, tribündeki varlığının bile yetmesi Onesta’nın takıma etkisinin devamını sağlıyordu.
Fransa fiziksel olarak sert ama oyun olarak kolay bir gruba düştü. Fransa’nın 2012 Londra sonrasında yaşadığı tek sorun olan pivottan hücum ya da pivotun hücum bitirme yetisi özellikle son Avrupa Şampiyonası’nda ön plana çıkmıştı. Özellikle Luka Karabatiç’in aynı Sorhaindo gibi savunma sertliğiyle ön plana çıkıp rakip çizgide zayıf kalması bunda etkendi. Bertrand Gille bıraktığından beri bu sorun vardı ancak, bu turnuvada çözüldüğünü gördük. Gerektiğinde sorumluluk alabilen 2015 Dünya Gençler Şampyionası’nın en değerli pivotu Ludo Fabregas’ın etkinliği arttı takım içinde. Tabii ki süre olarak beklenen seviyede değil hala, ancak ilerisi için iyi bir ümit.
Esas önemli olan 'Uzmanlar'ın ikamelerini bulmaktı Dinart ve Gille için. Dipanda’nın oyun kurma becerisi, Porte’un şut kabiliyeti, Dika Mem, Remili ve N’Guessan’ın fiziksel kapasiteleri eski kadrodaki efsanelerle harika bir uyumla oynadılar. Grup, dediğim gibi, fiziksel olarak sert ancak kolaydı Fransa için. Liderliği garantileyerek çıktıkları Polonya maçı dışında zorlanmadılar zaten. Ancak arka arkaya önce 2008, sonra 2012’deki olimpik finallerdeki rakipleriyle karşılaştılar, ki hiç kolay bir yol değil.
2008’deki Olimpiyat finaline götüren İzlanda eşleşmesinde de özellikle 'Vintage' Guigou’yu ve artık takıma ağırlığını koymaya başlayan Nedim Remili’yi gördük. Guigou gidince işlerin yine yolunda kalacağına işaret eden Mahe, İsveç karşısında geri dönüşü başlatıp bitirdi. Fransa İsveç maçında ilk kez test edildi belki de, zira ilk yarıyı geride kapattıkları ilk maç buydu. Sonrasında yarı finale çıkması ciddi sürpriz olan Slovenya karşısında temiz galibiyet ve final…
Norveç tarih yazdı, önce ondan bahsetmek gerek. Yıllardır kadın milli takımının gölgesinde kala ekip, koç Berge antrenörlüğe geldiğinden beri iki büyük şampiyona podyumu gördü, ki ondan önceki en büyük başarıları Avrupa altıncılığı. Berge, Japonya milli takımının başına geçen Dagur Sigurdsson’dan sonra bence en heyecan verici teknik adam ve Norveç emin ellerde. Ancak yarı finalde Hırvatistan maçının dramatik şekilde son saniyede uzaması, orada yaşanan duygu yoğunluğu ve fiziksel tükenme, ilk yarısını çok iyi oynadıkları bir finalde ikinci yarıda tükenmelerine sebebiyet verdi.
Finalde garibime giden bir nokta var, söylemeden geçemem. Son Avrupa Şampiyonası finali tarihin en düşük gollü finallerinden biri oldu, Rio’da yine savunma ön plandaydı. Ancak dün iki takım toplam 3 iki dakika cezası aldılar ve daha ilk yarıda 35 gol oldu. Norveç gibi savunma sertliği yüksek, Fransa gibi toplu her oyuncuyu rahatsız eden savunmaya sahip bir takım için gerçekten beklenmeyecek şekilde akıcı bir oyundu. Nikola Karabatiç yine finalin en skoreri oldu, yine ve dördüncü kez bir Uluslar arası turnuvanın en değerli oyuncusu seçildi.
Aslında beklenen oldu, evet. Fakat beklenmedik şekilde. Yeni antrenör, farklı oyuncular ve yeni bir limlikle. Fransa artık tarihin en iyi hentbol takımı değil, tarihin en iyi takım sporları ekiplerinden. Turnuvadan aldığımız keyfin bu turnuva sonrası milli takımı bırakacak 'Uzmanlar' yüzünden kaçmaması dileğiyle…
Fotoğraflar: francehandball2017.com
//