Zeynur Pehlivan’dan Muratpaşa Bld. – Team Tvis Holstebro maçı sonrası

Yazarlarımızdan Zeynur Pehlivan, Avrupa Hentbol Federasyonu (EHF) Kupası'nda yarı finale yükselen ilk Türk takımı olan Muratpaşa Belediyespor ile Danimarka ekibi Team Tvis Holstebro arasında oynanan maçı Isparta’da Hentbolhaber ekibi adına takip etti ve düşüncelerini aktardı.

TAKİP ET

Bu yazı nasıl bir yazı biliyor musunuz? Bu yazı, hani çok sevdiğiniz, çok görmek istediğiniz, 'Sana anlatacak çok şeyim var' dediğiniz ve yıllar sonra karşılaştığınızda, biriken anılar ve yoğun duygularla arkadaşınıza hepsini bir anda nefessiz anlatmak istersiniz ya!.. İşte öyle bir yazı bu yazı..

Çünkü bu yazı yıllardır hentbolda başarıdan başarıya koşan ve geçtiğimiz Cumartesi Ehf Kupasında bizlere en iyi hentbolcuları seyretme olanağı tanıyan, şimdiye kadar sadece televizyondan seyrettiğimiz ve hiç yazıya dökülmeyen, kadın hentbolumuzun Avrupa'da ki gururu Antalya Muratpaşa Belediyesinin yarı final hikayesinin yazısı.

Bu yazı Süleyman Evcilmen Spor Salonunun EHF standartlarına uygun olmaması nedeniyle takımını, rakibini, seyircisini başka bir şehre, Isparta'ya taşıyan Antalya Muratpaşa'nın yazısı. Bu maç için yapılan hazırlıklar, kulübün ve kaptanın, 'Desteğinizi Bekliyoruz' mesajlarının yerini bulmuş olması ve yaklaşık 3000 taraftarın bu yarı final maçını seyretmiş olmasının yazısı.

Son yılların kadın hentbolundaki en başarılı kulübü olan, birçok kez Türkiye Şampiyonluğu ve Süper Kupa gibi birçok ödüle sahip olan, iki kez Challenge Kupasında final oynamış olan Muratpaşa Belediyesi, bu sene bir üst kupada, EHF Kupasında yarı finale kadar gelmeyi başardı. Hem de İspanya ve Almanya gibi güçlü hentbol ülkelerini geride bırakarak.

Aslında izleyemediğimiz maçları birisinin yazmasını çok ister ve beklerim. Almanya ya da İspanya'da ki maçları birisi bizimle paylaşsa ne güzel olurdu. Oradaki maçların daha zorlu geçtiğini hepimiz biliriz. Sadece maçları değil, orada yaşanan her anı öğrenmek ayrı bir hava katar müsabakanın havasına. Tıpkı diğer branşlardaki gibi takımlar nasıl hazırlanmış, antrenörler, kaptanlar maç için ne demiş, seyirci nasılmış öğrenmek çok güzel olurdu. Ama bizdeki en büyük eksikliklerden birisi de bu. O nedenle bu maçta yaşadığım, hissettiğim ve gördüğüm her detayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Antalya Muratpaşa Belediyesi kaptanı Sevilay  İmamoğlu ile başlayabilirim. 'Türk kadın  hentbolculardan birisini bana söyler misiniz?' diye  sokaktan geçen birisine sorduğunuzda, söyleyecekleri isimlerin başındadır bu isim. Gerek yeteneği, gerek karakteri, gerek özelliği ile hentbolu bilmeyenlerin bile hayran olduğu, hentbolcu olmayanların bile hentbolcu olmak isteyeceği, kaleci olmak istemeyenlerin bile kaleci olmak isteyeceği isimdir Muratpaşa Belediyesinin kaptanı. Bu nedenle sadece sokaktaki insanın değil, bizdeki yeride ayrıdır Sevilay İmamoğlu'nun. Bize de sorsalar bizimde ilk söyleyeceğimiz isimdir Sevilay İmamoğlu. Zaten maç sonunda birçok gencin yanına gelip imza istediğinde de anlamıştık. Isparta seyirciside hemen sevmişti Sevilay İmamoğlu'nu.

Ve rakip takımTeam Tvis Holstebro-DANİMARKA. 'Danimarka'da hangi spor ilk sıradadır?' diye, sokaktan geçenlere değil, futbolla ilgisi olmayanlara bile sorsanız, herkesin bileceği bir sorudur bu. Çünkü hentbolun gerçek anlamda doğduğu, yazıldığı yerdir Danimarka. Uzun sarı saçları ile Mikkel Hansen ve 1.63'lük boyu ve gövdesindeki dövmeleri ile Kristina Kristiansen'i Avrupa'da tanımayan yoktur. Muratpaşa sayesinde bilmeyenlerde tanıdı.

Isparta ve Hentbol, hem Türkiye'nin hemde Avrupa'nın en iyi kulüp ve sporcularına tanıklık edecekti. Muratpaşa Belediyesi, hentbol ülkesi Danimarka ve Danimarka'nın güçlü ekibi Team Tvis Holstebro'yu ağırlayacaktı Isparta'da..

Hem hentbolda ekol bir ülke ,hem hentbolda ekol sporcuları seyredecektik o gün. Bu nedenle Hentbolhaber olarak rotamızı bir gün öncesinden hiç düşünmeden maçın yapılacağı Isparta'ya doğru yönelttik.

O kadar iyi hazırlıklar yapılmış, o kadar güzel duyurular yapılmış, o kadar güzel afişler hazırlanmıştı ki, Isparta'nın sokaklarında gül heykelleri görmesem ben kendimi Antalya sokaklarında hissedecektim.

Öncelikle her detayı düşünen ve salon dışındaki bu hazırlıkları yapan Muratpaşa Belediyesi ekibine çok teşekkür ediyorum. Başlangıçta bu afişlerin sadece merkeze asılmış olabileceğini düşündüm ve fotoğraflar çekmeye başladım ancak bir süre sonra vazgeçtim. Çünkü bu duyurulara Isparta'nın her yerinde rastlamaya başlamıştım ve bu nedenle direkt her iki takımın antrenmanı yapacağı Süleyman Demirel Üniversitesine doğru yol aldım.

Spor Salonunun önüne asılmış ve sessizce maç saatini bekleyen kızlarımızı gördüğümde yine şaşırmadım. Çünkü bu resimleri Isparta'nın her yerinde görmüştüm. Muratpaşa Belediyesinin bir sonraki gün yarı final maçı oynayacağını bütün Isparta, bütün Üniversite biliyordu artık.

İçeri girdiğimde, salonun her tarafı ertesi güne hazırlanıyordu. Parkeden Paşanın Meleklerinin, parke dışındanda Üniversite çalışanlarının sesleri, görüntüleri geliyordu. Sadece antrenmanı değil, salondaki herşeyi kontrol eden, ertesi günü unutulmaz kılmak için büyük çaba sarf eden Birol Hoca'nın beni gördüğü anda işini bırakıp yanıma gelmesi beni çok mahçup etmişti ama bizim insanımız böyledir. Oraya, her yerde gördüğümüz afişlerde yazan Türkiye'nin gururu 'Muratpaşanın Melekleri Desteğinizi Bekliyor' dedikleri ve bunu duyduğumuz için Isparta'ya geldiğimizi biliyordu. Destek vereni görüyordu. Hem bu gün gelmeyeceksek hangi gün orada olacaktık.

Zaten Sevilay'da öyle dememişmiydi. Antrenmanları esnasında kalenin arkasından geçerken, yüzüne yansıyan içtenliği ve gülümsemesi ile 'Zeynur abla, Ardeşen'e gittiğinde çok kıskanmıştım. Seni burada görmek öyle güzel ki!.. Bizi çok mutlu ettin.' deyip mabedinden elini uzattığında, aslında ben ondan çok daha mutlu olmuştum. Takımın kaptanından böyle güzel samimi sözler duymak, beni çelişki de bırakmıştı. Ben mi ona destek oluyordum, o mu bana, bir an için tereddütte kalmıştım. 'Böyle bir günde gelmez olur muyum Sevilay, tabii ki geleceğim.'demekle yetindim, antrenman zamanını almadan.

Öncelikle Muratpaşa Belediyesi antrenörü Birol Hoca'yı tebrik ederek başlamak istiyorum. Takımını buraya kadar taşıdığı için. Ama bir başka özellik için daha tebrik etmek istiyorum. Birçok takımın antrenmanını seyrettim veya yanlarında bulundum. Fakat beni bu kadar sıcak karşılayan bir takım oyuncularını hiç görmemiştim. Her sporcu gülümsüyor, her gelen selam veriyor, nasıl olduğumu soruyordu. Ne sahte bir gülümseme, ne yapmacık bir selam. Yabancı oyuncularda sanki bizim misafirperverliğimizi öğrenmişlerdi.

Ayrıca Türkiye'nin en başarılı takımının nasıl bir birliktelik, nasıl bir dayanışma içinde olduğunu görmek beni çok mutlu etmiş ve ertesi günkü maç için ümitlendirmişti. Antrenmanda bu özel günler için herşeyi yapan Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörü sayın Hasan İbicioğlu'nun gönderdiği baklava ve beni de aralarına alarak birlikte çektirdiğimiz fotoğraflarla son bulmuştu.

 

Rakip çok güçlü takımdı. Kadrosunda Avrupa Şampiyonasında All Star'a seçilen Kristina Kristiansen ve kaleci Silje Solberg gibi muhteşem isimler vardı.

Türk Hentbolu, Danimarka denildiğinde az çok kendisinin neyin beklediğini iyi bilir. Bu nedenle hangi hentbolu, hangi hentbolcuyu seyredeceğimizi iyi biliriz. Herşey farklıdır ama bazı şeyler çok daha farklıydı Danimarka'da..

Muratpaşa Belediyesinin antrenmanı bitip, bir süre sonra salonun kapısında Team Tvis Holstebro ve görmek istediğim oyuncular yanımdan geçerken Birol Hoca'ya tekrar teşekkür ettim. Beşiktaş Mogaz gibi bizlere en iyi oyuncuları seyrettirme imkanı tanıdığı için.

Bir gün önce ülkesindeki Kupa maçında yarı final oynamış, ertesi gün beş saatlik bir otobüs yolculuğundan sonra uçakla Hamburg ve oradan Antalya'ya seyahat etmişti. Antalya'dan da Isparta'ya. Otele daha yerleşmeden sahaya çıkmışlardı.

Salonda görevlilerin dışında bir ben vardım ve hemen teknik ekiple tanışma fırsatı buldum. Bir yandan antrenmanlarını seyrediyor, bir yandanda sohbet ediyorduk. Ama genellikle sohbet ediyorduk.

Çünkü bizim deplasmana gittiğimizde yaptığımız antrenmanlara hiç benzemiyordu yaptıkları antrenman. Yani sahayı tanıma, pozisyon atışları veya küçük bir maç hiç yoktu antrenmanlarında.

Antrenmanın başlangıcında biraz esnetme çalışmaları yaptıktan sonra sahayı enlemesine bir kez koşup, karşı duvara gidip yere yatıp ayakları mum duruşu pozisyonunda duvara koyuyorlar ve yaklaşık beş dakika kadar bekliyorlardı. Bir işaretle tekrar bir kez karşıya koşup tekrar aynı pozisyonu alıyorlardı. Bu dinlenme bazen on dakikayı buluyordu. Ayaklar bazılarında açık bacak, bazılarında kapalı bacak şeklindeydi. Bu beş altı kez tekrar edildi. Yani bir saatlik antrenmanın neredeyse hepsi, ayaklar yukarı kalkmış şeklindeydi.

Ayağa kalkıp toparlandıklarında 'Antrenman bitti mi?'diye sordum. Ne topa, ne kaleye, ne çizgilere dokunmuşlardı. Buna siz ister 'kendine güven' deyin, ister 'büyük takım'.. Bizler bunlara sadece Danimarka yani 'hentbolu bilen ülke' diyoruz.

Yaptıkları maç, yolculuk ve antrenmanla Team Tvis Holstebro'nun çok yorgun olduklarını düşünerek Muratpaşa karşısında kendi gerçek performanslarını sergileyemeyeceğini düşünmüştük. Ancak gerçek performansını sergileyemeyen Muratpaşa Belediyesi oldu.

Isparta nefis hazırlanmıştı maça.. Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörü sayın Prof. Dr.Hasan İbicioğlu tüm olanaklarını Muratpaşanın hizmetine sunmuş, her türlü kolaylığı sağlamıştı. Antalya'da görmediğimiz atmosfer oluşturulmuştu salonda. Dans gösterileri, maskotlar herşey vardı salonda. Team Tvis Holstebro'nun antrenmanında dahi, birisinin gelip 'Müzikle çalışmak ister misiniz?' sorusuna onlar kadar bende şaşırmıştım. Herşey harikaydı. Bunlar için özel bir teşekkürü hak ediyor Süleyman Demirel Üniversitesi rektörü sayın Hasan İbicioğlu ve üniversite çalışanları.

Herşey Muratpaşa Belediyesinin başarısı içindi. Yeterki Muratpaşa Belediyesi hentbol takımı güzel bir gün yaşatsın Isparta'ya, o salona gelenlere, televizyondan izleyenlere.. Tamam Danimarka iyi takımdı ama kendi seyircisi önünde büyük bir motivasyonla sahaya çıkacak olan takım Muratpaşa Belediyesi idi.

Üzerindeki tişörtler ile Antalya'dan gelen ve salonu dolduran Isparta seyircisinin desteği ile Muratpaşa Belediyesi maça güzel başlamıştı. Hatta ilk devrenin büyük bir bölümünde teslim olmadı Muratpaşa. Avrupa'nın en iyi kalecisi olan Solberg'e Gülsüm harika goller atıyor, Olga ile yüksek oynanılmasına rağmen gol pozisyonları buluyordu.

Ancak ne olduysa ilk yarının sonlarına doğru oldu ve bu ikinci devrede de devam etti. Böyle maçlarda yapılmayacak basit hatalar, top kayıpları, yanlış atış tercihleri ve özellikle savunmadaki zaafiyet, güçlü ama yorgun rakip takımın işini kolaylaştırdı ve maç, rakip ve bizim için tamamen koptu.

Bizim yapmamız gereken basit ama doğru oyunu, rakip takım oynuyordu. Hızlı hücuma çıkışlardaki hızları, buldukları her pozisyonda temel atış uygulamaları, oyunu çok hızlı oynamaları, topun yönünü çok hızlı değiştirmeleri, aldatmalardaki serilik, mükemmel pas ve atış teknikleri ile birleştiğinde ortaya muhteşem bir oyun çıkıyordu.

Bu maç için herkes üzerine düşeni yapmıştı ama sahadaki sporcular o gün günlerinde değildi. Antalya'da ki Almanya maçındaki Muratpaşa değildi sahadaki. Antalya'dan kendisini seyretmeye gelen taraftarlar kadar istekli ve gayretli değildi o gün Muratpaşa.. Ayaklar çalışmıyor, var olan güç ortaya konmuyordu. Sadece maçın başında orada olduğumu unutmayan ve elindeki çiçeği bana veren Çiğdem takımını ayakta tutmaya çalışıyordu.

Güçlü ve tecrübeli bir kadrosu vardı. Nitelikli yabancı oyuncularla desteklenmiş şampiyonluğa oynayacak kadroya sahipti. Bu kadro böyle maçlar için oluşturulmuştu. Ama sporcuların her maçta aynı performansı göstermediklerini iyi biliriz. Yürek ister ama el gitmez, kalp ister, ayaklar gitmez. Böyle bir gün yaşadı Muratpaşa Belediyesi.

Eminim tüm teknik ekip, tüm sporcular bu gün için, bu maç çok çalıştı. Sonucun daha iyi olması, salondan en azından bir galibiyetle ayrılmak, Danimarka gibi bir ekip karşısında direnç göstermek için çok çalıştı. Ama o gün mikrofondan maçı ve seyirciyi şahane yöneten Nedim Kum'un, 'Unutmayın, bu takım buraya İspanya ve Almanya'nın güçlü rakiplerini yenerek buraya geldi. Unutmayın Muratpaşa Belediyesi şu an yarı final oynuyor. Takımımız bunun için büyük bir alkışı hak ediyor' dediği gibi, takımımız gerçekten büyük bir iş başarmıştı.

Tabii biz daha iyi olmasını istiyorduk. Ama her gün böyle zor maçlar oynayan Danimarka gibi bir hentbol ülkesi karşısında aldığımız yenilgiden çok, Danimarka'nın nasıl bu kadar hızlı bacaklara sahip olduklarını, bunun için nasıl çalıştıklarını, nasıl bu kadar az hata ile oynadıklarını ve oynadıkları oyundan nasıl bu kadar keyif aldıklarını konuşmalıyız.

Oynadığımız hentbol onlardan çok farklıyken, yaptığımız antrenmanlar yeterli değilken, kaliteli bir lige sahip değilken, kendi salonumuz yerine başka bir ile maç yapmaya gidiyorken, sahadaki oyundan çok bunları konuşmalıyız diye düşünüyorum.

Tribünlerde yer alıp desteklemek ve alkışlamanın yanında tüm bunları konuşmalı ve tamamlamalıyız diye düşünüyorum.

Muratpaşa Belediyesi Türkiyenin en iyi takımlarından birisidir. Bunu da EHF Kupasında yarı final oynayarak gösterdi. Dün Challenge Kupasında final oynayan Muratpaşa, bugün EHF Kupasında yarı final oynadı. Yarında Şampiyonlar Liginde mücadele ettiğini görecek gibiyiz.

Bence diğer bir büyük başarıda Antalya'dan yüzlerce seyircinin kendilerini seyretmeye gelmesi. Bir hentbol maçında Isparta gibi bir ilde Spor Salonunun dolması. Bence bu kadar güzel bir organizasyon yapan Süleyman Demirel Üniversitesine en yakın zamanda bir hentbol müsabakası, bir turnuva verilmeli. Bence Süper Kupa orada oynanmalı.

Muratpaşa Belediyesi haftaya bu maçın rövanşı için Danimarka'ya gidecek. Eminim oradaki maçta daha iyi oynayacak. Ehf Kupası macerası haftaya bitecek gibi, ama kendi salonları yapıldığı takdirde Muratpaşa Belediyesi daha çok finaller oynayacak gibi.

Bu takımı yarı finale getiren Birol Ünsal ve ekibini tebrik ediyoruz. Birol Hocanın iyi bir takım yaratmasını sağlayan Antalya Muratpaşa Belediyesine de teşekkür ediyorum.

Hem 'Önemli Olan Hentbol Oynamak' değil mi?

Teşekkürler Paşanın Melekleri, teşekkürler Birol Ünsal, teşekkürler Antalya Muratpaşa Belediyesi..

Maçın en güzel anını anlatarak yazımı bitirmek istiyorum.Maçın en güzel görüntüsü maç sonunda , Danimarka'lı oyuncuların birinci devrede sakatlanan ve yerde yatan takım arkadaşlarının yanına gidip şarkılar söylemeleri ve onu gülümsetmeleri idi. Aslında bu görüntü bile herşeyi unutturmuştu bize..

Spor bu kadar güzeldi işte.. Hentbol bunu öğretiyordu işte..

Bakmadan Geçme