Bir annenin mutluluk tarifi

A Milli Takımımızın genç yıldızı Doruk Pehlivan, PGE Vive Kielce’ye transfer olurken, ailesi büyük sevinç yaşadı.

HENTBOLHABER.NET / ÖZEL HABER – 1988 doğumlu genç yıldızımız Doruk Pehlivan, Avrupa hentbolunda ismi en üst düzeyde yer alan Polonya ekibi PGE Vive Kielce’ye transfer oldu ve dün formasını eline aldı.

Anne ve babası da hentbolcu olan Doruk Pehlivan’ın ailesinde büyük sevinç var. Hentbolhaber.Net olarak anne Zeynur Pehlivan’a duygularını yazmasını istediğimizde ise bir annenin mutluluk tarifini en güzel aşağıdaki gibi yazabilirdi.

İşte 10 numara hentbolcu annenin mutluluk tarifi;

1998 yılının Temmuz ayında bir erkek çocuğu dünyaya geldi Ankara’da… Anne adı Zeynur, baba adı Zeki…. Her ikisi de gençliğinde uzun yıllar hentbol milli takımda oynamışlardı ve bu anne baba çocuklarına Doruk ismini koydu. İsmi gibi olsun, yaptığı iş hangi iş olursa olsun işini iyi yapsın, tembelliği tercih etmesin, çok çalışsın, elde edeceği her şeyi kendi alınteri ile elde etsin, diye…

Doruk ismindeki o çocuk, salonlarda hentbolu ve babasını izleyerek, havuzlarda yüzerek, minderlerde cimnastik yaparak, tuvallere hayallerini çizerek, duygularını gitarlara aktararak büyüdü. 

Annesinin antrenörlüğünde ilk kez hentbolla ilkokul ikinci sınıfta tanıştı. 11 numarayla ilk kez o zaman buluştu ve bir de… Neyse bu konuya sonra tekrar geleceğim. Daha sonraki yıllarda, Kulübü Maliye Piyango’da 19,  milli takımda 6 ve Avusturya Fivers Wat Margareten takımında ise 65 numaraları giydi. 

Haber

Ortaokulda basketbolla tanıştı ve hentbolla birlikte basketbolda Ankara birincilikleri yaşadı. Lise yıllarında TED Ankara Koleji forması altında sadece hentbol için ter akıttı. Maliye Piyango forması adı altında iki sezon önce en fazla skor kaydeden ikinci oyuncu oldu. (İlki bir yabancı oyuncu) Yıldız Milli takım, Genç Milli takım ve A Milli takım formalarını giydi. Geçen yıl yapılan U20 Avrupa Şampiyonası’nın En İyi Sol Oyun Kurucusu seçildi. 

Ve bu sezon çok genç yaşta Avusturya Şampiyonu Fivers Wat Margareten takımına transfer oldu. 

Şimdi, burada takvimleri biraz daha geriye alıyorum ve anlatmaya başlayalım. Doruk Avusturya Fivers Wat Margareten takımına transfer olmuştu, ancak, Katalonya’da yapılan Büyükler Akdeniz Oyunları bitiminden kısa bir süre sonra, “Anne bir menajer beni aradı. Dujshebaev beni çok beğenmiş!” dedi. Evet, biz de ekranlardan izlediğimiz ve antrenörlerden duyduğumuz kadarıyla Akdeniz Oyunlarında Doruk iyi iş çıkarmıştı. Ama Dujshebaev’den bahsediyoruz. Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olan PGE Vive Kielce takımının antrenöründen, efsane oyuncudan bahsediyoruz. Böyle bir ismin Doruk’u beğenmesi bizim için çok önemliydi.

Daha sonra Avusturya’dan bir telefon daha geldi ve bu kez oğlumun sesi daha sevinçliydi. “Anne beni Polonya’ya davet ediyorlar konuşmak için!” dedi. İnanamıyorduk. Dujshebaev onu görmek ve anlaşmak istiyordu. Dujshebaev’in ve Kielce’nin Doruk için düşüncesi çok güzeldi. Fivers’la 2 + 2 senelik anlaşması olmasına rağmen bu sene sonunda takımına istiyordu. Vardar’ın orta oyun kurucusu, Finalfour’un MVP’si Karacic ve Alman’ların panteri kaleci Wolf ile birlikte aynı takımda olmasını istiyordu Doruk’tan… 

Bu haber, bırakın bizim aile için olağanüstü bir durum olmasını, hentbol için de olağanüstü bir haberdi. Doruk’la bir yıl sonrası için, yani seneye oynaması için, Kielce formasını giymesi için anlaşma sağlanmıştı. 

Ve bu haberden sonra ben Doruk’a, hala bu habere inanamadığımı soruyordum. “Ne yani sen şimdi Wolf’a mı şut atacak, Karacic’ten pas mı alacak, Alex’le çapraz mı yapacaksın?” diyordum. 

Diyordum, çünkü bu haber, hentboldan bir haber olan ülkem için doruklar kadar yüksek ve ulaşılmaz olan bir haberdi. Ama oldu. Doruk dün sizlere daha sonra bahsedeceğimi söylediğim 11 no’lu formayı giydi. Hentbol bizim aile mirasımızdır, bunu da Doruk söylemişti, ama bizim ailede bir miras daha vardır ki o da 11 numaralı formayı giymektir. Çünkü ben evlenmeden önce 10 numara giyerdim ama eşimle evlenince ikimizde 11 numarayı giydik ve şu an oğlumuzda 11 numarayı giymeye başlayacak, hem de sarı mavi renklerde, Kielce forması içinde ulaştı bu mutluluğa…

Dün yüzlerce taraftarın önünde ilk kez giydi bu formayı. Doruk belki doruklara daha ulaşmadı ama doruklar için, zirve için yola çıktı. Adına ulaşmak, isminin amacına ulaşmak için yürümeye başladı. 

Şu an yaşadığım duyguları anlatacak ne bir sanatçı, ne bir yazar, ne bir kitap, ne bir kelime, ne bir söz var. Belki de hentbolu hala birçok insan bilmediği için, ilgilenmediği için, belki de bu tür transferlere hiç mi hiç alışık olmadığımız için, biz de duygularımızı tarif edemiyor, anlatamıyor, yazamıyoruz. 

Belki de Doruk bizim oğlumuz olduğu için yazamıyoruz ama diğer taraftan da Doruk bizim oğlumuz olduğu için gurur duyuyoruz. Belki yazamıyoruz, belki anlatamıyoruz ama hissettiklerimiz tam olarak şudur. 

Biz dağın tepesindeyiz ve ellerimizi uzatmış bir şekilde Doruk’un dağın tepesine gelmesini bekliyoruz. 

İsminle yaşa! İsminle coş! İsminle koş, oğlum! Seninle ne kadar gurur duysak az! 

Sana son bir söz söylemek istiyorum canım oğlum! Hani ben senin antrenörünken, sen benim ilkokul takımımda yer alırken ben sana, “Doruk, takımla birlikteyken senin diğer oyunculardan farkın yok! Sen orada benim çocuğum değil, oyuncumsun!” diyordum ya! Hani senin de bir gün maçta ayakkabı bağların çözülmüştü de yanıma gelip “Ayakkabılarımı bağlar mısınız?” demiştin ya! Ben de sana “Git kendin bağla! Burada senin annen olmadığımı söylemiştim. Senin diğerlerinden farkın yok!” diye kızmıştım ya! Sen de bana bunun sonrasında “Annem olarak bağlamıyorsun bari hocam olarak bağlar mısınız!” demiştin ya!

İşte şimdi son söz olarak onu söylüyorum. Yani annen olarak değil, bir hentbolcu olarak, bir antrenör, bir hentbol yazarı olarak.

Dağa ulaşmak zor iştir. Güç gerektirir, sabır gerektirir, zaman gerektirir, doğayla, zorluklarla mücadele gerektirir. 

Dağı hentbol olarak görebilirsen, yani sevdiğin bir şey olarak görürsen zirveye, ismine çok daha kolay ulaşırsın. Sen buraya gücünle, sabrınla, hentbola verdiğin zamanla, zorluklarla mücadele etmenle geldin. Şimdi dağ, zirve biraz daha dikleşti, hava biraz daha sertleşti. Senin yapman gereken bunun için daha çok çaba sarf etmen, daha çok direnç göstermen, daha çok ayakta kalman, daha çok nefes alabilmen…. 

Sen de bunlarla baş edecek güç var. Sen de ismine ulaşabilecek güven var. Sen de Şampiyonlar Liginde oynayacak, Köln’de ki seyirci önüne çıkacak azim var. Yolun bulutsuz ve açık olsun oğlum. Zirvede görüşmek üzere…

Adın gibi ol! Adın gibi yaşa Doruk Pehlivan!

Bakmadan Geçme