Hentbolhaber.net’te “Hafta Ortası” programının yapımcısı, sunucusu genç gazeteci Yılmaz Acar Davut, Hentbol Ailesi ile ilgili olarak en doğru tespiti yaptı ve kalemine aldı.
Pandemi günlerinde günün stresinden, geleceğin belirsizliğinden, kuşkudan, korkudan uzak tutan; sarıldığımız pek nadir güzel şey kaldı elimizde. Film-dizi izlemek gibi, müzik dinlemek gibi, kitap okumak gibi…
Hentbol maçlarını seyretmek de onlardan birisi. Liglerde oynanan maçlar, temsilcilerimizin Avrupa maçları, devam eden Avrupa Kupası maçları biraz soluklanmamız için adeta ilaç gibi geliyor doğrusu.
Uzun yıllardır hentbolu takip eden birisi olarak, bu sene daha bir başka tadı var sanki hentbolun. Hentbol dışı yaşananların kasvetinden midir bilinmez, daha bir susamışçasına izliyoruz, yorumluyoruz, konuşuyoruz hentbolu. Belki de kişisel bir deneyim ve tecrübe serüvenidir diyeceğim ama hentbol sohbetine ortak olduğum ‘Akşemseddin’lerimde de aynı heyecanı görünce kolektif bir durum olduğunu doğruladım.
Hentbolhaber’in sunduğu bir imkan sayesinde hentbol camiasından da pek çok antrenör ve sporcuyla sohbet etme, hentbolun artılarını-eksilerini görme, bizzat yaşayanların gözünden hentbolu fotoğraflama şansı yakaladım/yakalıyorum. Sohbetlerde en çok kullanılan kelimenin ise ‘Off the record’ olduğunu söyleyebilirim. ‘Off the record’ ile gazeteciliğe ilk adım attığımda tanıştım ama hentbol sayesinde kendisiyle ayrılmaz bir ikili oldum.
Anlatılan olaylar, ortaya atılan fikirler, yapılan kritikler o kadar doğal ki, eleştiriler o kadar yapıcı ki neden kayıt dışı kalıyor bir türlü anlam veremiyorum. Gazetecilik etik değerlerine sadık kalarak, tamamen halis niyetlerle, hentbolun aksayan yönlerini su üstüne çıkarma adına derlemelerimi paylaşmak hedefindeyim.
Biz gazeteciler insanın bağışıklık sistemi gibiyiz. Biz ne kadar güçlü olursak, ne kadar güçlü yorumlar yaparsak ve denetleyiciliğimiz ne kadar iyi olursa o kadar güçlü bir vücut sistemimiz olur. Bir metafor olarak vücut sisteminden hentbolu, bağışıklık sisteminin güçlü tutmaktan da eleştirilerimizi kast ediyorum.
KONUŞMAYAN BİR CAMİA
Diyelim bir maç oynandı, kıran kırana mücadele. Hakem de kötü yönetti maçı. Maç sonunda telefon telefon üstüne… Birkaç yakın arkadaş, bir iki yönetici, aileden de üç beş kişiyle maç kritiği sonrasında sorunları paspas altı yapıyoruz. Diyelim ki bir maç öncesi sporcuların hak edişleri ödenmemiş, hentbol oynanmaya müsait bir iklim yaratılmamış, yeniliyorsun; kol kırılır yen içinde kalır deyip konuşmuyorsun. Hakemler maç ücretini alamamış, harcırahla yemeğini denkleştirememiş, sıkıntı yaşıyor bir de üstüne üstlük hakarete varan sözler işitiyor; kulağı duyuyor ama dili konuşmuyor.
KONUŞALIM
Gazeteler tarihin ilk taslaklarıdır, konuşulan her şey aslında tarihi birer de tutanaktır. Taslakmış tutanakmış onu da geçtim, yahu insanlar konuşa konuşa anlaşmaz mı? Konuşmayan toplum, derdini anlatmayan toplum, sesini duyurmayan camia nasıl gelecek sorunların üstesinden? Konuşalım yahu, samimiyetle konuşalım, sorunlarımızı konuşalım, yapıcı eleştiriler getirelim, çözüm önerileri sunalım.
KONUŞMANIN LEZZETİ
Dedim ya hentbolhaber sayesinde hentbolda çok değerli insanlarla konuşma fırsatı buldum. Hafta Ortası programında klasik sorularım vardır: ‘Bu sezon sizin için nasıl geçiyor, şu maçı kaybettiniz/kazandınız nasıl oldu, pişmanlık duyduğunuz maç var mı?’ falan. Bu sorular elbette ki günün doğru fotoğraflanması adına değerli ama en çok önem verdiğim kısım ‘Nasıl olacak bu işler?’ noktasına tekabül ediyor.
Bir gün Serdar hoca ‘Pastayı bölüşmeyi konuşuyoruz ama pasta zaten dar. Pasta yapmayı konuşalım’ dedi. Bir başka gün Ahmet Cevher ‘Küçük olsun benim olsun değil büyük olsun bizim olsun’ dedi. Bir başka programda İbrahim hoca hakemlerin yaşadığı sıkıntıları anlattı, çözülmesini istedi. Ne kadar güzel olgulardan bahsettiler…
Yılmaz birçok program yaptın aklında ne kaldı deseniz işte bunlar kaldı. Bu olguların altını doldurmamız, olguya ulaşma yöntemlerimiz noktasında da aynı çivinin üstüne vurmamız lazım. Kısmetse, nasipte varsa, bu olguların da altını dolduracak bir dizi yazı gelecek. Konuşacağız, birlikte konuşacağız.
UMUTVARIM
Programlardan birinde Üsküdar Belediyesi katılım sağladı. Korona virüs testlerinin son güne bırakılmaması gerektiğini söyledi. Talimatname gereği her takımın son güne kadar test sonuçlarını bildirmesine olanak tanınmıştı. Üsküdar uzak bir deplasmandan son gün ertelenen karşılaşması sonrasında dönünce, maddi/manevi zarara uğradı. Çıktı programda konuştu. Üsküdar takımı bir örnek tabi, daha önce de bu sorunu yaşayan takımlar oldu.
Türkiye Hentbol Federasyonu, bu sorunu giderici bir hamle yaptı. Artık takımlar iki gün önceden test sonuçlarını federasyonu bildirmek zorunda. Burada Üsküdar programa çıktı bunu konuştu, karar değişti demiyorum ama demek ki bu aksaklık federasyona aktarıldı ve iyi niyetli/geçerliliği olan bir talep olarak görüldü ki düzeltilmeye yönelik adım atıldı.
Bu değişiklik gösterdi ki federasyon da sorunların giderilmesi noktasında iyi niyetli bir irade ortaya koyuyor. Sen-ben-o demeden, özellikle pandemi gibi zorlu bir süreçte birbirimizin açığını kapatalım. Daha iyi şartlar için hep birlikte mücadelemizi sürdürelim.
‘Of the record’dan bir şikayetim yok ama biz yine yüzümüzü camiamıza dönelim, hep beraber konuşalım. Ne olursa olsun konuşalım!
“Hafta Ortası” yayınlarını izlemek için
https://www.youtube.com/hentbolhaber
Hentbol camiası, yaşanan sıkıntı ve aksaklıkların tamamını biliyor. Hepsine de getirecek çözümleri var aslında. Söylediğiniz üzere, muhtelif zaman ve ortamlarda bu sorunlar konuşuluyor. Mevcutta bulunan idarecilerin ehliyetsizliği, hakem ve teknik ekiplerin, sistemin içinde var olalım da, aman işimizden olmayalım yaklaşımı, sporcuların sisteme inançlarının zayıf olması, babası, yakını, abisi yönetici, teknik direktör olan sporcuların, sistem içinde bulunmaları, yaşını başını almış ancak gram katkısı olmadan, genç sporcuların önünü kapatan ve etkisiz olarak forma şansı bulan abilerin olması, zeki, çevik ahlaklı, yetenekli, çalışkan ancak dayısı, babası yakını hentbol içinde olmayan sporcuların branşlarına küserek sahalarda olmamalarının sonucu olarak herkes durumundan memnun. Körler, sağırlar birbirini ağırlar durumu mevcut hentbolumuzda. Kimse elini taşın altına sokup, sorumluluk almıyor, almak istemiyor. Mahallenin şımarık çocukları oyunu oynuyor. Başkaları oyunda sorumluluk alıp topa girmek istediklerinde de toplarını alıp gitmekle tehdit ediyorlar. Maalesef ki herkes bir tarafa çekiyor hentbolumuzu. Hiç bir mensubunun samimiyetle, hentbolu bulunduğu yerden alıp ileriye götürmek gibi bir düşüncesi yok maalesef. Kimse kafasını kuma gömmesin. Hentboldan beslenip, hentbola hiç bir katkısı olmayanlar, timsah gözyaşları dökenler, ya katkıda bulunun kalkındırın, ya da hentbolu rahat bırakın. Herkes şapkayı önüne koysun, düşünsün lütfen…
Camiada herkes birbirinin kuyusunu kazıyor ,birbirinin arkasından küfür edip sonrada vay adamım nasılsın diyor.Thf,hakemler,50 üstü antrenörlerin ,35 üstü sporcuların hepsinin mafyası var.Adam gibi adam sayısı çok az. Bu arada yazının basliginida camiada çok kullanan birisinden almışsın o hep bu lafı kullanır:)Ama o da döneğin tekidir Parayla 5 kuruş etmez.Bu mafyalar gitmeden bu branşdan hiç birşey olmaz
Camiadan değilim ancak arkadaşların yazdığı yorumları okuyunca nedense hiç şaşırmadım. Tam klasik bir “Türkiye” tablosu. Sadece spor, hentbol değil, hangi ortamda, hangi platformda bu manzara yok ki? Liyakatsizlik her mecrayı sarmış. O yüzden başarılar saman alevi gibi olur, nice yetenekler şans bulamaz, başka yerlere gider. Bu döngüyü kırmak kolay değil…
Çok özenle kaleme alınmış bir yazı. Hentbolunun tüm etmenlerine dokunan bir yazı olmuş. Buradan bir öz eleştiri yapmak isterim. Bu işi bu hale getiren yine biz olduk. Aslında bir evlat misali görebilseydik hentbolumuzu böyle davranmazdık. En nihayetinde hangi ebeveyn evladını üzmek ister ki?? Fakat kime sorsam kime dokunsak hentbol için hiç güzel söylemlerde bulunmuyor. Buna bende dahil.. Gerçekten durumun vehametini güzel süslü sözlere bağlamakta kendinizi kandırmaktan öteye gidemez.. Mesela ben hakem ve gözlemci camiası içinden biri olarak söylüyorum bizler ilk önce bazı şeyleri düzeltmek için elimizden geleni çabayı emeği göstermiyoruz. Hep kusur arama çalışan bir yaklaşım içinde davranıyoruz. Olmaz…. Mesela bir örnek araştırın bakın;en son 2004 yılında bir erkek çiftimiz EHF kokartı takmış. 16 yıldır erkeklerde EHF kokartı takan hakemimiz yok. Neden büyük turnuvalarda hakemimiz yok bunlara bir çözüm bulmak lazım.. Eksiğimiz her ne ise yabancı dil mi? Kulis mi? Yaş mı? Eksik olan kriter ne ise hemen bu açığı gidermrk gerekli. Hem de hep birlikte.. Aksi halde daha da kötü şeyler konuşmak zorunda kalacağız.. Buradan tüm yöneticilere sesleniyorum gerekirse koltuğunuzdan olun ama hentbola güzel şeyler bırakıp gitti desinler. O yüzden güzel şeyler bırakmak için çalışın. Teşekkürler
A Milli Erkek ve Kadın Plaj Hentbol Takımlarımızın mücadele ettiği,... Haberin Devamı..
Serdar Seymen: "Elimizden gelenin en iyisini... Haberin Devamı..
Mehmet Korer Koral: “Finale çıkmayı... Haberin Devamı..
Hentbolhaber.net’e açıklamalarda bulunan Beykoz Belediyesi Spor Kulübünün Başantrenörü Mesut Ilgın,... Haberin Devamı..
Türkiye'nin Uluslararası Kadın Hakemleri Pinar Ünlü Hatipoğlu - Mehtap... Haberin Devamı..
2022-23 Hentbol Sezonu Kadınlar 2. Ligi'nde Ankara THF Spor Kompleksi'nde... Haberin Devamı..
Hentbol Erkekler Süper Ligi Cemal Kütahya Sezonu Play-Off yarı final... Haberin Devamı..