PSG maçı ve bardağın dolu tarafı

Hentbolhaber.net yazarı Dr. Altay Atlı, Beşiktaş Mogaz'ın Paris Saint-Germain karşısındaki performansını değerlendirdi.

PSG maçı ve bardağın dolu tarafı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Beşiktaş Mogaz, VELUX EHF Şampiyonlar Ligi A Grubu’ndaki üçüncü maçında Paris Saint-Germain’e kendi sahasında 40-30 mağlup oldu. Şimdi hemen bir mağlubiyet hikayesi anlatmaya başlamaktansa, önce bardağın dolu tarafına bakalım. Beşiktaş maçın tamamında olmasa da bir kısmında rakibiyle başa baş bir oyun sergiledi. Bununla da kalmadı, kaleci Thierry Omeyer’in mükemmel oyununa rağmen rakip kaleye 30 gol göndermeyi başardı. Bunu bir kendimizi avutma, bir züğürt tesellisi olarak görmeyelim. Doğrudur, Beşiktaş sahada istikrarını altmış dakika boyunca sürdüremiyor; ancak oynadığı zaman da dev rakipleriyle arasındaki farkın o kadar büyük olmadığını ortaya koyabiliyor.

İzmit’teki maçın ilk yarısında ve özellikle de ilk 20 dakikada taraflar arasında dengeli bir oyun vardı. Bu bölümde Paris Saint-Germain hücumda özellikle Danimarkalı oyuncusu Mikkel Hansen ile etkili olurken sağ kanada aktarılan toplarda Luc Abalo ile skor üretti ve savunmadan hücuma hızlı dönüşler sayesinde goller buldu. Beşiktaş hücumlarında ise Paris Saint-Germain savunmasının yeterince uyum sağlayamayarak açıklar verdiğini gördük; bunların bir kısmını Ramazan Döne ve Darko Djukić gole çevirdi, ancak birçok pozisyonda kaleci Omeyer geçit vermedi.

Haber

Burada kaleci Omeyer için bir paragraf açalım. Gerçekten de dünyanın en iyi kalecisi ünvanını sonuna kadar hak ediyor. Uzun uzun anlatmayalım ve istatistiksel bilgilere de hiç girmeyelim; ama bir pozisyonu anlatmamız şart. Bilirsiniz, kaleciler bazen bir kurtarış yapar, ancak dönen top tekrar hücuma geçer ve yine kaleye şut olarak gelir. Kaleci bir kez daha kurtarırsa büyük alkış alır. Omeyer işte bu maçta bunu yaptı, ancak iki değil, aynı hücum içerisinde art arda gelen üç topu kurtardı! Böylesi gerçekten çok zor görülür.

İlk yarının sonlarında Beşiktaş’ın güçten düşmeye başladığını ve farkın açılmaya başladığını gördük. 20. dakikaya beraberlikle girilmişken, maçın ilk devresi dört farkla 21-17 Paris Saint-Germain lehine tamamlandı.

Maçın ikinci yarısında Paris Saint-Germain hızlı hücumlarının artarak devam ettiğini, Beşiktaş’ın ise yorularak bunlara cevap vermekte zorlandığını izledik. Beşiktaş hücumda istediği akışları kuramaz ve giderek artan yorgunluk belirtileriyle oyundan düşerken, Paris-Saint Germain tecrübesini konuşturdu ve tempoyu eksiltmeden devam ettirerek sahadan da on farkla, 40-30 galip ayrıldı. Beşiktaş’ın en skorer oyuncuları yedi gol ile Ramazan ile beşer golle Darko Djukić ve Tolga Özbahar oldu. Tolga, yüksek bir skor yüzdesiyle oynadı, hatta Omeyer’in çözemediği tek Beşiktaşlı Tolga’ydı desek yalan olmaz. Beşiktaş hücumda topu pivota daha fazla indirebilse bu pozisyondan muhtemelen daha fazla gol üretilebilirdi. Beşiktaş antrenörü Müfit Arın maçın sonlarında genç oyuncularını sahaya sürdü. Sadece kısa bir süre sahada kalsalar da bu oyuncular hentbolun devlerine karşı ayakta durabildiklerini gösterdiler. Ömer Mercan’ın sağdan uzak köşeye attığı güzel golü de not düşmeden geçmeyelim.

Haber

Paris Saint-Germain maç boyunca hızlı hücumlarla etkili oldu. Gol yedikleri zaman yahut top kaleciden ya da savunmadan döndüğünde o kadar hızlı karşı kaleye akabiliyorlar ki, maçın bir anında salondaki spiker Beşiktaş’ın attığı bir golde oyuncunun adını söylerken, daha sözünü tamamlayamadan Paris Saint-Germain gelip golünü atmıştı bile. Hansen’i Beşiktaş durduramadı, bu oyuncunun kaleye attığı 11 şutun 10’u gol oldu. Nikola ve Luka Karabatiç kardeşler altışar golle skora katkıda bulunurken, diğer bir yıldız oyuncu, Daniel Narcisse, fazla süre almadı.

Paris Saint-Germain tam anlamıyla bir yıldızlar topluluğu. Hentbol ise bir takım sporu. Öyle bir spor ki, hücumda belki bir veya iki uzun pasla gol pozisyonuna girebilir, ya da kişisel eforla savunmayı yarıp gol atabilirsiniz. Savunmada ise takım oyunundan başka çareniz yok. Paris Saint-Germain işte tam bu noktada ciddi sıkıntılar yaşıyor. Maç boyunca savunmada uyumu bir türlü sağlayamayan Parisliler, kalecilerinin üstün performansına rağmen 30 gol yediler. Hatırlanacağı gibi sezonun ilk maçında da Flensburg’dan 39 gol yemişlerdi. Öyle görülüyor ki, yıldızlar henüz tam olarak bir takım olamamışlar. Maçtan sonra basın toplantısında da bu konuyu konuştuk. Antrenör Zvonimir Serdarušić, savunmada sorun yaşadıklarını söyledi ve ne zaman takım olarak daha üst bir oyun kalitesine çıkacak olsalar basit hatalar yaptıklarını ve buna bir çare getirmek zorunda olduklarını söyledi. Oyuncular da benzer bir düşünce içerisindeler. Örneğin konuştuğumuz Henrik Møllgaard, maç sonunda karışık duygular içerisinde olduklarını, bir yandan galibiyete sevindiklerini, ancak diğer yandan da oyundan memnun olmadıklarını ifade etti. Paris Saint-Germain belki de tüm VELUX EHF Şampiyonlar Ligi’nin en değerli isimlerini kadrosunda bulunduruyor. Ancak sadece Omeyer’in kurtarışları ile Hansen’in gollerine, Karabatic’in savunmayı toparlama çabalarına bel bağlar ve özellikle savunma oyununda tam bir takım şeklinde hareket edemezse işi çok zor; VELUX EHF Final Four’u göremeyebilir.

Yarısı dolu bardağımıza geri dönelim. Açıkcası Beşiktaş’ın bu maçtan galip ayrılmasını pek kimse beklemiyordu, sonuçta da zaten siyah-beyazlılar on sayıyla kaybetti. Ancak Beşiktaşlı hentbolcular karşılarındaki isimlerin ağırlığı altında ezilmeden ne yapabileceklerini de gösterdiler, ki bu da hiç kötü değil. Önemli olan bu performansı kalıcı hale getirmek, 20-30 dakika arasında devam edebilen enerjik üst düzey oyunu tüm maça yayabilmek ve istikrarı sağlamak. Bardağın yarısı dolu; hentbolseverler de Müfit Arın ile öğrencilerinden her maç bu bardağı biraz daha doldurmalarını bekliyorlar.

 

Bakmadan Geçme