Şöyle bir kıyaslıyorum da

Yazarımız Dr. Zeki Pehlivan yine farklı bakış açısı ile karşınızda.

Şöyle bir kıyaslıyorum da
TAKİP ET Google News ile Takip Et

İzleyenler hak verecektir diye düşünüyorum. Geçen ay Danimarka’da yapılan Dünya Kadınlar Hentbol Şampiyonası’nda yer alan (şimdi de Erkekler Avrupa Şampiyonası’nda oynayan) takımların oyuncu profilleri ve oyun tarzları, bizden çok farklı.

Her şeyden önce çok güçlü bir fiziksel yapıları var. Boyu 1.85-1.90 ya da boyu 1.60 olan kadınların da, boyu 2.10 cm olan erkekler de yapı olarak çok sağlamlar. Bizim sporcularımızın, birkaç tanesi dışında bu kadar güçlü bir yapıları ve görüntüleri ne yazık ki yok. Kollarını sevinmek için havaya kaldırdıklarında tricepsleri dışarı fışkırıyor. Koşarken bacak kasları adeta en önce gidiyor. Bu da onların ne kadar çalıştıklarının bir göstergesi sanırım.

Bir başka konu da, oyun anlayışları. Tüm takımlar, neredeyse savunma çalıştıran hücum takımları gibi, kaleye doğru, çok çabuk, çok isabetli paslarla, sürekli kaleyi ve savunmayı tehdit ederek, ikinci defa aynı yerde top almadan ve hep farklı yerleri zorlayarak, bizim neredeyse unuttuğumuz çaprazlarla, yüklemelerle, üst düzey bire bir becerileri ile atışın her türlüsünü yapabilecek şekilde oynuyorlar. Bunları yaparken de tüm güçleriyle, sanki son hücummuş gibi yükleniyorlar, pas veriyorlar ve atışa giriyorlar.

Gol bulamadıklarında ise, arkalarından biri koşuyormuş gibi, hata yapanı ya da gol kaçıranı anında yargılamadan ya da niye ben koşuyorum ki kim yaptıysa o telafi etsin demeden, ben zaten 3 dk. oynuyorum kendimi ne kasacağım diye düşünmeden, oyunun her anından ve bulunduğu ortamın her şeyinden keyif alarak, yüzü bir an olsun asılmadan ve triplere girmeden oyunlarını oynuyorlar.

Sadece oyun kuruculara bağlı kalmadan, kanat ve pivotlarını son derece aktif kullanarak, kenardaki tüm oyuncuları en verimli şekilde rotasyona sokarak ve herkesin görev dağılımlarını çok net bir şekilde belirleyerek hentbol oynuyorlar.

Kenardaki antrenörler, yardımcılar, masörler, doktorlar dahil herkes son derece işlerine konsantre olmuş, ancak bir o kadar da sakin ve akli unsurlarını kaybetmeden takımlarına hükmediyorlar.

En önemlisi de, ülke olarak bir vizyonla ve uzun vadeli hedeflerle Şampiyonaya hazırlanmış ve bu emeklerinin karşılığını almaktadırlar. Hepimizin gördüğü gibi, kadınlarda bir Hollanda, bir Romanya, bir Polonya bunun en iyi örneğidir. Norveç’i söylemiyorum bile. Erkeklere baktığımızda ise, 15-20 yıl öncesinde adını bile duymadığımız, bizim rahatlıkla yendiğimiz takımlar şimdi şampiyonalarda boy gösteriyorlar. Bir çok oyuncuları kaliteli, üst düzey Avrupa liglerinde oynuyorlar.

Bizim ligimizde uzun zamandır yaptığım gözlemlerde; yukarıda saydığım konularda biraz geri olduğumuzu söyleyebilirim. Öncelikle ülke olarak bir vizyon oluşturabilmiş ve buna yönelik hedefler belirleyebilmiş, buna yönelik çalışmalar planlayabilmiş değiliz.

Diğer taraftan, evet, bazı kısıtlılıklarımız, zorluklarımız var, ancak en azından yapabildiğimiz kadarının içeriğini daha kaliteli ve sporcularımızın kendilerini geliştirebilecekleri bir programda yapmalıyız diye düşünüyorum. Sporcularımıza kendilerini geliştirebilmeleri konusunda “kendileri” neler yapabiliri de öğretmeliyiz. Gelişim sadece planlı ve düzenlenmiş ortamlarda olmaz, hele ki bizim gibi sınırlı zaman ve sayıda antrenmanlarda bunları gerçekleştirmenin güç olduğu durumlarda.

Gözlemlerimden biri de, sporcularımızın performans ve beceri olarak her geçen yıl ilerleme kaydetmeleri gerekirken neredeyse yerlerinde saymaları. Bunun nedeni bence, zaman ve sayı sıkıntısı nedeniyle antrenörlerimizin bu konuda yeterince antrenman planlayamamaları ve sporcularımızın da bu konuda ihtiyaç hissedip bunu antrenörlerinden talep etmemeleridir. Şöyle bir oyun içeriğine baktığımızda; aslında bu geliştirmediğimiz becerilerin bizim sporcu olarak ve takım olarak yansıması yanında, ortaya konulan performansı ve maçların kazanılma ya da kaybedilmesinde, olumlu ya da olumsuz ne kadar etkili olduğu görülebilecektir. Bu nedenle kısıtlı da olsa bireysel beceri konusunda özel zaman harcanmalıdır.

Antrenman planlamalarında kuvvet ve kondüsyon yanında: kanat, pivot, oyun kurucuların pozisyona dönük becerilerinin geliştirilmesi; yakın pozisyonların birbiriyle uyumlarının ve oyunlarının geliştirilmesi; 2-3-4-5-6 ve 7 (kaleci oyuncu)’li oyunların geliştirilmesi çok önemlidir. Ayrıca, bu oyunların kenardan oyuna giren yani rotasyonda kullanılan oyuncular tarafından da bilinip, oyun akışının devam ettirilebilmesi gereklidir.

Bir başka konu da, oyuncular yakın pozisyonlardakilerle aralarında yapabilecekleri oyunları kendileri geliştirmeli ve bunların uygulanması konusunda serbestlik sağlanmalıdır. Çünkü bu serbestlik, oyuncuların daha özgür düşünmelerine, yaratıcılıklarını kullanmalarına ve maç içinde oyunun sıkışması durumunda çaresiz kalmamalarını sağlayacaktır. Burada bir önemli gördüğüm konu da, özellikle orta oyun kurucuların; oyun görüşleri, takım hakimiyetleri, rakibin oyuncu ve oyunları ile ilgili algısı, kenar yönetimiyle iletişimi, kendi kendini kontrol edebilme gibi bazı becerileri üzerinde de özellikle durulması gereklidir. Takımın motivasyonunu, stres durumunu, birey olarak sporcuların durumunu anlayabilmeli ve gerekirse destekleyici müdahalelerde bulunabilmelidir.

Takımlarımızın oyun anlayışlarına baktığımızda, eskiye göre daha farklı bir anlayış olduğu görülüyor. Tabiki bu anlayışın değişmeyeceği anlamına gelmemekte fakat eskiden oynanan ve çok katkı sağlayan oyunlarımız vardı. Ancak son yıllarda bunları sahalarda göremez olduk. Örneğin; kanat çaprazı, ikili kanat çaprazı, küçük çapraz (sağdan ve soldan), üçlü oyun kurucu çaprazları, Yahudi, Norveç, çift pivot, orta oyun kurucudan çift pivota giriş ve oyun kurucuların çaprazı, çingene, perdeli ters, perdeleme yuvarlanma, serbest atış oyunları vb. gibi oyunlar çok fazla kullanılmıyor. Yine, bir pivotla oyun kurucu arasında (Secaattin Aydoğ abiyle ile yaptığımız oyunların adı. Öğrenmek isteyen olursa sorabilirler.) “BOŞ” ya da ÇAY İÇME oynanmıyor. Ya da kanatla pivot arasında bir çapraz yapılmıyor. Verdiğim bu örnekler tamamen bizlerin kendi aramızda geliştirdiğimiz, antrenmanlarda denediğimiz ve maçlarda kullandığımız oyunlardı. Merak ediyorum bunlar tedavülden mi kalktı? Ya da deneniyor da bunlarla gol atılamıyor mu? Evet, ben bunları da oyun zenginliğimiz içinde görmek istiyorum.

Takımlarımızın, yabancı oyuncuların artmasıyla oluşan yeni oyun anlayışlarıyla beraber, farklı bir oyun tarzının oluştuğu bir gerçek. Ancak, kendi sporcularımızın da temel oyun becerilerini üst düzeye taşıyarak, diğer ülke sporcuları gibi Avrupa, Dünya sahnelerinde yer alabilmelerini, aranır isimler olmalarını istiyorum. Onların bizi örnek göstermelerini, sporcularımızla, antrenörlerimizle, hentbolumuzla gurur duymak istiyorum.

Sizler de istiyor musunuz?




Bakmadan Geçme