Yazmak isterdim ama…

Hentbolhaber.net yazarı Zeynur Pehlivan 22. Kadınlar Dünya Şampiyonası ile ilgili olarak düşüncelerini siz hentbol severler için kaleme aldı.

Yazmak isterdim ama…
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Çok isterdim. Danimarka’da olup o havayı teneffüs etmeyi, sanat ve sporun birleşerek turnuvanın ayrı bir anlam kazandığı Dünya Şampiyonasında olmayı çok isterdim. Oraya gelen en iyi 24 kadın takımını yerinde görmeyi, o güzel maçların en azından finallerini seyretmeyi, o son saniye gollerini, yedi metrelere giden maçları, Polonya, Rusya,  Hollanda, Romanya, Fransa takımlarının verdiği muhteşem mücadeleyi,  Macaristan ve Sırbistan’ın aldığı sonuçları, İspanya ve Karadağ’lı sporcuların motivasyonsuz hallerini, her takımı alkışlamayı, şampiyonu tebrik etmeyi ve  o duygularla bunları yazmayı çok isterdim.

HaberTürk spor dünyasının ilgilenmediği, hiçbir televizyon kanalının vermediği, kendi hentbolcularımızın bile izlemediği,  dünyanın en güzel sporlarından birisi olan hentbolu, artık kadınlarında erkekler kadar mükemmel oynamaya başladığını herkese duyurmak isterdim.
Yapamadım.

“Yazı yazmak için orada bulunmak lazım” dedim.  Olmadı. Ama denedim.

Ehf, İhf ‘ye “Beni de alın Dünya Şampiyonası kadrosuna” diye yazdım  Yine olmadı.

Ama denedim.

Hatta Spor Bakanının kapısını çalıp, “Sayın Bakanım, Hentbol çok güzel spor. Yayınlatın şu maçları, herkes izlesin” demeyi bile istedim. Olmadı.

Çünkü bunu denemedim.

Şaka bir yana, orada olup herşeye tanık olmayı,  olanları detayları ile yazmayı ve o şampiyonayı yaşamayı çok isterdim.
Danimarkalılar gibi yüzümü boyamayı, 

Televizyondan mı öyle görünüyor yoksa Norveç takımı gerçekten bu kadar hızlı mı koşuyor diye kronometre tutmayı,

Sahaya adım attığı, topu eline aldığı,  hem oyuncu, hem kaleci olduğu anda, hentbolu ve kendisini bu kadar güzelleştiren Nora Mork’a tüm bunları sormayı, hentbolu herkese ama özellikle Ozan Can Sülüm’e daha çok sevdirdiği için kendisine teşekkür etmeyi,

Heidi Löke ile her türlü güreşi yapmayı,

Neagu topu aldığı zaman kalecilerin yüz ifadelerini yakından görmeyi,

Romen Ungureanu’yu kaleye geçirip, “Sen bütün o atışları nasıl çıkarıyorsun. Geç bakalım!” kaleye deyip bir deneme atışı yapmayı,

Fransız Lacrabere’e Macar Nagy Laszlo ile bir akrabalığı olup olmadığını sormayı,

Eski başarılı günlerdeki gibi oynamaya başlayan, ama hala eski antrenörlük anlayışını devam ettiren Rusya’nın başındaki Trefilov’un sesini duymayı,

Yepyeni bir takım, yepyeni bir proje ile finale kadar gelmeyi başaran Hollanda ile dans etmeyi,

Sol kanattan o muhteşem çevirme atışlarını yapan Camilla Herrem’e gidp, “Ya, bizim kanat oyuncuları bu atışları yapmıyor. Gel de bir göster Allah aşkına!” demeyi,

Kore takımının aldatmalarını,

Önümüzdeki yıl ve ay Erkekler Hentbol Avrupa Şampiyonu düzenleyecek olan Polonya kızlarının geldiği noktayı,

Oynadığı oyunla büyük hayal kırıklığı yaratan Karadağ takımının neden böyle oynadığını bayan hentbolunun en önemli adamı olan Dragan Adzic’e sormayı,

2014 yılının en iyi oyuncusu seçilen Amorim’i tebrik etmeyi,

2013’ün en iyi kadın oyuncusu olan Sırp Andre Lekic gibi birçok önemli ismi bu Dünya Şampiyonası kadrosuna almayan antrenör  Saşa’ya bunları sormayı,

Gülümseyerek hentbol oynayan her takımı, her oyuncuyu öpmeyi,

Kazakistan takımına, birlikte bir kamp yapma önerisi ile gitmeyi,

Bize, oynattığı hentbolu, her turnuvaya yeni isimlerle gelmesine rağmen nasıl hep şampiyon bir ekip yarattığını, Norveç takımını ve mükemmel teknik ekibini anlatması için Thorir Hergeirsson’u Türkiye’ye davet etmeyi,

İHF başkanı Hassan Moustafa’ya da, “Hentbolu tüm dünyaya yaymaya çalışıyorsun ama hentbol Türkiye’de ölüyor. Birşeyler yap” demeyi,

Burada bilgi almak için saatlerce araştırmak, on beş gün boyunca ekran başında oturup, herkes bu güzel sporu seyretsin diyerek her dakika sosyal medyada bir paylaşımda bulunmak yerine,

Hentbol ülkesi Danimarka’ya gidip, hentbolu bilen binlerce taraftarın arasına oturup tüm bunları izlemeyi ve yazmayı çok isterdim, ama olmadı, gidemedim, yazamadım.

Ne yapalım! Nasip değilmiş.




Bakmadan Geçme