Yılmaz Acar Davut

Boşluk, öteki ve hentbol

Yılmaz Acar Davut

*Boşluk, bakışımın biçimini alıyor. (1)

*Bizi tanımlayıp biçimlendiren ötekidir. (2)

Son günlerde an, zaman, yaşam, ölüm gibi kavramları daha sık düşünür oldum. Korona virüsten, virüse bağlı etkenlerden ya da doğal nedenlerden ölüm haberlerini daha sık almaktan olsa gerek. Anın, anların üst kümesi zamanın, zamanın insan ömür çerçevesindeki tezahürü yaşamın ve tüm bunların neticesinde ölümün varlığı uzun süredir zihnimi daha yoğun meşgul ediyor. Zihnim bunlarla meşgul olurken tüm bu döngü içerisinde ‘olayların’ geçiciliğine karşın, insan olarak onlara yüklediğimiz hayati öneme de şaşıp kalıyorum. 

Okuyup da etkilendiğim bir cümle, tam bunları düşünürken aklıma geliveriyor: Boşluk, bakışımın biçimini alıyor (Reeves, 2021). Hayat bir boşluk. Biz hayat boşluğuna hangi anlamları yüklüyorsak, neleri hayatımıza dahil ediyorsak, dünyaya bakışımız da tüm bunlar doğrultusunda biçimleniyor. Bu yazıyı yazan ben, bu yazıyı okuyan sizler, yani bizler de geçici hayatımızın bir köşesini hentbolla doldurmuş, hayatımızın bir köşesine hentbolla biçim vermişiz. Hayatımızın bir alanını işgal eden hentboldan da zevk almak, zevk aldığımız bu oyunun gelecek kuşaklara daha nitelikli ulaşmasını sağlamak, belki de ölümlü dünyaya ölümsüz bir şeyler bırakmak hedefindeyiz. Bu amaçla, her bir hentbol sever, kendi yetkinliği ve yeteneği doğrultusunda çalışmalar yürütüyor. Biz gazetecilere düşen de yapılan yanlışları aktarmak, gördüğümüz eksikleri kamuoyunun ilgisine sunmak ve gelişmeleri de gazetecilik pratiklerini kullanarak kitleyle paylaşmak. 

*

“Bizi tanımlayıp biçimlendiren ötekidir, onun bakışıdır. Ötekinin bakışı ve yanıtı olmaksızın kim olduğumuzu anlamamız da mümkün değildir” (Eco, 1998).

Denetleyici, aktarıcı ve benzeri birçok iddiayla yola çıkan biz gazeteciler, bu görevimizi yaparken ‘öteki’yiz. Esasında işin özünde öteki olmak iddiası yatıyor. Yani Eco’ya göre, karşımızdaki biçimlendireniz. Biçimlendirme gayretinde olanız. Tabi bu dinamik süreçte, biçimlendiren ötekinin biçimlenmesinin de kaçınılmaz olduğu unutulmamalıdır. 

*

Tüm bu gerçeklik olarak kabul ettiğim düşünceler bir tarafa, bu köşede en önemsiz şeylerin önemlisi olarak nitelendirdiğim hentbola dair birkaç kelam etmek niyetindeyim. Hentbolla biçimlenen bakışımızın ve öteki olarak tutumuzun bir gerekliliği olarak eksiklikleri enine boyuna tartışmalıyız düşüncesindeyim.

KILIÇ-YÖNETİM SİSTEMİ-GELİŞTİRİLEBİLİR YANLARI

Türkiye Hentbol Federasyonu’nda 31 Ekim 2021’de yapılan seçimle Uğur Kılıç başkan seçildi. Zor bir dönemde aldı görevi. Küresel bir sağlık krizi ve beraberinde getirdiği ekonomik krizin hissedildiği bir zaman diliminde, üstelik başkanlık edeceği sürenin normal bir dönemden daha kısa süreceği gerçeğiyle devraldı başkanlığı Uğur Kılıç.

Bir deste yıldan sonra yönetimi devralmak da başka bir zorluk şüphesiz. Önceki yönetimin alışkanlıkları, destelenmiş sorunlar yumağı, sorunlara karşı gösterilen her refleksin karşısında güçlü bir ‘geçmiş duvarı.’ Seçimden önce söyledim şimdi de bu söylemimin arkasındayım: Uğur Kılıç ve yönetiminin elinde sihirli değnek yok. Bu derinlemesine problemleri geceden sabaha çözmek de mümkün değil. Kılıç ve yönetiminin bu dönemde yapabileceği yegane şey, problemlerin tespiti ve çözümleri noktasında zemin oluşturmaktan öte değil. Dolayısıyla ‘kurtarıcı’ gibi görmek, kaç gün geçti vesair konuda iyileştirme görmedim demek şu anki yönetime yapılacak en büyük haksızlık olur. Ancak iyileştirme yönünde bir irade görmediğimizi ifade edersek doğru bir tartışma zemini başlatabiliriz kanaatindeyim. 

YÖNETİM MODELİ

Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Başarısız bir federasyonun, başarılı üst kuruluşunu örnek alması gerekiyor. Öyle de oldu. Örnek model olarak hentbolun en iyi yönetildiği Avrupa Hentbol Federasyonu’nun (EHF) şemasının referans alındığı ortada. Kurulların EHF yönetim sistemine göre şekillendiği, kulüplere giden talimatlarda -örneğin fotoğraf yükleme- EHF yönergelerinin izi çok açık hissediliyor. Ülkemiz hentbol iklimindeki uygulamasının mümkün olup olmadığını, nasıl sonuçlar vereceğini ise hep birlikte test edeceğiz. EHF yönetim modelinin örnek alınması doğru. Ek olarak diğer spor disiplinlerin yönetimleri de örnek alınabilir. Böylece örnek aldığın sisteme de değer katacak örnekler ortaya çıkabilir. Netice olarak, seçilen mevcut yönetimin bir felsefesi var. Rüzgara karşı şekil alan ya da akıntıya karşı kürek çeken bir tarafı yok. Doğru olanı uyarlama yoluna gidiyor.

KURULLAR

Bir yönetim sisteminin başarısı, onun alt sistemlerinin başarısıyla doğru orantılıdır. En alt sistemden tüm sisteme eksik, tamamlayıcı, kusursuz işleyen sistem yaşamını sürdürür. Buradan gelimle Türkiye Hentbol Federasyonu’nun sağlıklı işleyişi, alt sistemlerinin oluşturan kurulların eksiksiz, tamamlayıcı ve kusursuzluğuyla mümkündür. Yani Uğur Kılıç’ın başarısı için; yönetim kurulu başta olmak üzere tüm kurulların sağlıklı işleyişi şarttır.

Kanaatime göre spor federasyonlarının en önemli kurulları Eğitim Kurulu, Merkez Hakem Kurulu ve Disiplin Kurulu’dur. Bu yazıda Merkez Hakem Kurulu’yla ilgili birkaç düşüncemi paylaşacağım. 

-MHK

Merkez Hakem Kurulu Hakan Küçükyılmaz’ın başkanlığında oluşturuldu. İlk yorumlar, Küçükyılmaz’ın uzun süre hentbolun içinde olmadığıyla ilgili eleştiriler oldu. Hentbolu hayatına almış insanların dönem dönem neden kendisini çemberin dışına atması düşündürücü bir başa konu olmakla birlikte, açıkçası 7-8 yıllık hentbol takibimde benim de hiç radarıma takılmamıştı Hakan Küçükyılmaz ismi. MHK’deki Kamil Dikici’yi sosyal medyadan, Ayberk Dilmen’i ise görev aldığı maçlardan tanıyorum. Tanıştığımızda da Dilmen gibi hentbola katkı sunma potansiyeli yüksek bir insanın neden bu tip görevlerde olmadığını da kendimce sorgulamıştım. Ezcümle Küçükyılmaz başkanlığındaki MHK’nin avantaj ve dezavantajları vardı. Kılıç, avantajlarının evla olduğunu düşündü ki böyle bir karar verildi.

- Türkiye’nin dört bir yanında hakem buluşmaları değerli. MHK doğru yaptı. 

- İlk duyduğumda tebrik için telefon ettiğim Dilmen’in, Türkiye’nin her şehrinde eğitim vermeye hazır olduklarını söylemesi ve heyecanını karşısındakine hissettirmesi kıymetliydi. 

- Kadın gözlemcileri önceleyen düşünce ve kadınların sahadaki etkinliğinin arttırılması takdire şayan.

- Kırmızı karta ek mavi kart dayatması yanlış. Düşüncede mantıklı olabilir. İşleyişte aksaklıkları muhakkak olacaktır. Onun yerine oyunu yavaşlatan takımlara karşı pasif hücumda sağlanan imtiyazlara tırpan vurulmalı. Avrupa’da hızlanan oyuna ömrü billah ayak uyduramayız yoksa!

- Atamalar iyileştirilebilir. A Klasman hakeminin 1. Lig maçında 2. Lig maçında işi yok. Belli istisnalar dışında böyle bir atama olamaz, olmamalı, kabul edilemez. Neden kabul edilemez?

*A Klasman bir hakem çiftinin özlük hakları bellidir. Alacağı maç ücreti belki yönettiği maçın özeline göre değişebilir ama özlük hakları değişmez. Bir hakemin ulaşım masrafı, maç yönetimi için aldığı ücretten fazlaysa bu işte bir yanlışlık var demektir, kamu kaynaklarının doğru kullanılmadığı anlamına gelir. Bu karara, kararın yükümlülüğü gereği ödenecek meblağa imza atan herkesin burada sorumluluğu vardır. 

*A Klasman dahil olmak üzere tüm hakemler -tabiri caizse değil, gerçek anlamda- karın tokluğuna hakemlik yapıyor. Bence hepsi birer madalyayı, büyük bir övgüyü hak ediyorlar. A Klasman hakemler Avrupa’yı, alt klasman hakemler A’yı hedefliyor. Dolayısıyla A Süper Lig’de, diğer hakemler kendi kategorilerinde düdük çalmalı ki hem kendini geliştirsin, hem özgüven kazansın, hem para! kazansın hem de en azından kendilerini değersiz hissetmesin. Unutulmasın, bir gün hepsi düdük bırakırsa, 5 dakikalığına da düdük bıraksa, kontak kapatırız!.

*Hakemlerin sorunlarını Hentbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği’nin paylaşması kadar doğal bir durum yok. Misyonundan birisidir çünkü şartları iyileştirme yolunda harç görevi üstlenmek. Mevcut Başkan İbrahim Yılmaz’ı tanırım. Babası MHK Başkanı’yken çıkıp canlı yayında babasının başında olduğu kurulu ve federasyonu eleştirmişti. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada paylaşım yaparak mevcut MHK’yi de eleştirdi. Bunun üzerine kendisiyle hiç görüşmedim. Dediklerinin büyük bir kısmının altına imzamı atarım. Kimin dediğini, hangi niyetle dediğini tartışmak sorunu paspas altı yapar. Evvela denilenin haklılık payını değerlendirmek gerek. Ancak yöntem konusunda kendisine söyleyeceğim şudur: Önce kapalı kapılar ardında çözüm aramak, çözüm bulunmuyorsa afişe etmek bence daha doğru olandır. Derneğin misyonu hakemler ve gözlemciler için önemli. Yukarıdaki sorunun çözümü için aranan yöntemi tartışmaya açık bulmakla birlikte an itibariyle tespit ve istek doğru. Hakem ve gözlemcilere diyeceğim, sarı öküzü yedirmeyin. 

COSTİCA BUCESCHİ VE EKİBİNE GÜVENİYORUM

A Milli Kadın Hentbol takımının başına Rumen Antrenör Costica Buceschi getirildi. Hocayı çok iyi tanırım. Her şeyden önce çok önemli bir karakter. Herkesin malumu olan Türk hentbolunun sorunlarını da biliyor. Çözümünü de biliyor ve daha önce deneyimlemiş. Saha içinde de kıymetli bir direktör. Başarılı olmasını gönülden diliyorum ve ona güveniyorum. ‘Öteki’ görüp de vurmayalım kafasına. ‘Öteki’ aynadır, unutmayalım. ‘Öteki’ rehberdir, değersizleştirmeyelim. Bizi biçimlendiren öteki, bizdendir. Yardım edelim. Yardım ettiğin el kendi elindir, yoksaymayalım.!

Yardımcı Antrenör Serkan İnci… Kendini geliştirmeye bu kadar aç insan nadir tanıdım. Herkesten, her olaydan, her an’dan bir şey öğrenmek; öğrendiklerini hayatına uygulamak, öğrenmek için kazandığının tamamını harcamak… O yola çoktan çıktı, yolu da açık.!

Erdal Kaynak, Türkiye’de sayılı kaleci antrenörlerinden. Hentbolun içinde fiziken olmadığı dönemde, kaleciliğin kitabını yazdı. Teknik taktik anlamda katkısı mutlaka olacaktır. İlker hocayı yeni tanıdım. Katılımcı ve katkıya açık bir profili var. Donanımlı olduğu kadar mütevazi ve uyumlu bir yapıda. 

Aday kadro başta şaşırttı. Sonra düşündürttü. Sonunda mantıklı olduğuna kadar verildi. Aylar önce yaptığım yayında; ön elemelerde tecrübeli ellerin kadroda yer alması gerektiğini, cezalı oyuncuların affedilmesi gerektiğini, tecrübeli-genç kadronun harmanlanmasının uygun olacağını ısrarla ifade etmiştim. Sonrasında da bu konuyla ilgili hiç yorumda bulunmamıştım. Aylar sonra, paralel felsefedeki kurgunun başarılı olmasını dilemekten doğal bir şey yok. 

Yazarın Diğer Yazıları